Netizen Turkey Hoş Geldiniz!

Netizen Forum, Türkiye'nin en iyi k-pop forumu. KPOP haberleri, Kore-Türk Dostluk Forum, K-POP Magazin, Tartışmalar, Son Çıkanlar ve dahası.

Kayıt Ol

Bir Grubun Adı Nasıl Mahvedilir?

Hangi Dönemi Daha Çok Sevdiniz?

  • Roger Waters Dönemi

    Kullanılan: 7 87.5%
  • David Gilmour Dönemi

    Kullanılan: 1 12.5%

  • Kullanılan toplam oy
    8
Ü

Üye silindi 192

Çevirileri Aldığım Siteler:



Kendi yorumlarımla anlatacağım. Daha önceden Waters-Wright-Gilmour kavgasını anlatmıştım, dediğim gibi Roger eskiden haksızdı ama şu an resmen %100 haklı konumunda.

Roger Waters Pink Floyd'un neredeyse her şeyini yapan elemanı bana kalırsa, Pink Floyd'un diğer gruplardan sıyrılmasını sağlayan o efsanevi şarkı sözlerinin hepsi onun elinden çıkmıştır, tüm yenilikçi fikirler ve o konseptlerin hepsi onun beyninden çıktı ama dediğim gibi karakteri ile zekası ters orantılı. Peki neden Roger olmadan Pink Floyd olmaz? Diğer grup üyeleri de yetenekli zira David Gilmour en iyi gitaristler listesinde ilk 100 içinden 5. olmuş birisi ve Rick Wright da sound açısından 4. olmuş birisi ama ne Rick ne de David Roger'ın lirik zekasına sahip değil, Nick ise zaten çok yazmıyordu. David Gilmour lirikleri hiç takmayan ve kendi tabiriyle instrumentali daha ön planda tutan bir adam, Roger Waters ise aşırı mükemmeliyetçi birisi lirik ve konseptler onu için hep ana konuydu, yani çok zıtlardı ama zıtlıkları birleşince efsane şeyler ortaya çıkıyordu fakat Gilmour sadece enstrümanların yetmeyeceğini anlamak istemedi ve grubun kendine özgü olan önemli unsurlarını bozdu. Roger gidince grup kendine özgü liriklerini zaten kaybetmişken bir de diğer işleri kendileri yapmamaya başladılar, şarkı sözlerini etraftan toplamaları bile grubun adına bir leke. Gilmour berbat bir yazar mı? Hayır sadece tembel ve tembelliği yüzünden grubu dalga konusu yaptı, Rolling Stone bile onlarla dalga geçen bir yazı yazdı yani Roger'ın dalga geçmemesi söz konusu bile değil. Neyse gelin birlikte sadece 4 üyenin olduğu dönem ile Pink Floyd olmaya çalışan Tribute grubu bir karşılaştıralım.


Ufak bir bilgi, Roger döneminde herkes söz yazarlığı yapsa da %70'i ondan çıktı müziği ise Gilmour, Wright ve Mason halletti çünkü Roger çok iyi bir yazar olsa da kötü bir müzik kulağı vardı aynı şekilde diğer üyeler de bunun tam tersini yaşıyordu bu sebeple Gilmour'un liderlik Dönemi lirikleri asıl grubun adına yakışmıyor. Yakışmaması benim fikrim tabiki de zira bu sözleri beğenenler de var ama aşırı duygusal ve hep aynı konudanmış gibi buluyorum ben.


Roger Waters'ın Liderlik Dönemi Şarkı Sözleri:

Welcome To The Machine

Hoşgeldin evlat, hoşgeldin makineye.

Nerelerdeydin? Tamam biz biliyoruz nerelerde olduğunu
Petrol hattındaydın zaman öldürüyordun,
oyuncaklarla ve izcilik faliyetleriyle
Bir gitar satın aldın kendine, cezalandırmak için anneni
Ve sevmedin okulu,
Ve kimsenin budalası olmadığını,
Bu yüzden hoşgeldin makineye.
Hoşgeldin evlat, hoşgeldin makineye.
Neler düşledin?
Tamam biz söyledik sana neler düşleyeceğini.
Büyük bir yıldız düşledin, sıkı gitar çalardı,
her zaman lüks restoranlarda yerdi.
Jaguar’ını sürmeye bayılırdı.
Bu yüzden hoşgeldin makineye.



Hey You
Hey sen! Dışarda soğukta bekleyen

Yalnız ve çökmüş,
Beni hissedebiliyor musun?
Hey sen!
Koridor da ayakta duran
Kaşınan ayakların ve solan gülüşünle,
Beni hissedebiliyor musun?
Hey sen!
Işığı gömmelerine yardım etme
Boyun eğme döğüşmeden.
Hey sen!
Orada tek başına
Çırılçıplak telefonun yanında duran,
Bana dokunabilir misin?
Hey sen! kulağını duvara dayamış duran
Kendini çağıracak birini bekleyen,
Bana dokunabilir misin?
Hey sen!
Taşı taşımama yardım eder misin?
Aç kalbini yuvama dönüyorum.

Ama her şey sadece bir düştü
Duvar çok yüksekti gördüğün gibi
Önemli değil onca çabalaması, kurtulamadı sonunda
Ve solucanlar yedi beynini.
Hey sen!
Yoldaki, her söylenene boyun eğen,
Bana yardım edebilir misin?
Hey sen!
Duvarın yanındaki
Salonda şişeleri kırarken,
Bana yardım edebilir misin?
Hey sen!
Bana hiçbir zaman umut olmadığını söyleme.
Birlikte ayaktayız, bölünürsek yıkılırız.



Echoes
Kafamızın üstünde bir martı havada hareketsiz
Mercan mağalarının içinde yuvarlanan dalgaların altında
Uzak zamanın yankısı zarifçe kumları geziyor
Ve her şey yeşil ve denizaltında

Ve hiç kimse bizi karaya götürmedi
Ve kimse neredeleri ve nedenleri bilmiyor
Ama bir şey hareketleniyor ve bir şey uğraşıyor
Ve ışığa doğru tırmanmaya başlıyor
Yabancılar sokakta geziyor
Şans eseri iki göz buluşuyor
Ve ben senim
Ve gördüğüm şey de ben
Ve seni elinden tutup
Ve bu diyarda sana eşlik edip
Elimden geldiğince anlayabilecek miyim?

Ve kimse bize devam etmemizi söylemiyor
Ve kimse gözümüzü zorlamıyor
Hiç kimse konuşmuyor ve hiç kimse uğraşmıyor
Hiç kimse güneşin etrafında uçmuyor

Bulutsuz her bir gün düşüyorsun
Uyanan gözlerime
Yükselmeme davet ve teşvik edip
Ve duvardaki camla
Geliyor içeri günışığının kanatları
Milyon tane sabahın elçisi

Ve hiç kimse bana ninni söylemiyor
Ve hiç kimse gözlerimi kapattırmıyor
O yüzden açıyorum camları sonuna kadar
Ve sesleniyorum sana gökten ötesine



If
Eğer bir kuğu olsaydım, giderdim.
Eğer bir tren olsaydım, geç kalırdım.
Ve eğer iyi bir adam olsaydım,
Seninle şu andakinden daha sık konuşurdum.

Eğer uyuyacak olsaydım, düş görürdüm.
Eğer korkmuş olsaydım, saklanırdım
Eğer delirirsem ne olur beynime elektrik verme

Eğer ay olsaydım serin olurdum.
Eğer iktidarda olsaydım eğilirdim
Eğer iyi bir adam olsaydım,
Anlardım dostlar arasındaki boşlukları.

Eğer yalnız olsaydım ağlardım
Ve eğer seninle olsaydım, evde ve esenlikte olurdum
Ve eğer delirirsem, yine de izin verecek misin oyuna katılmama?

Eğer bir kuğu olsaydım, giderdim.
Eğer bir tren olsaydım, geç kalırdım.
Ve eğer iyi bir adam olsaydım,
Seninle su andakinden daha sık konuşurdum...




Sheep
Zararsızca zaman öldürüyorsun uzaklardaki otlaklarda
Yalnızca hayal meyal farkındasın havadaki belirgin huzursuzluğun
Dikkatli olsan iyi olur,
Çevrede köpekler olabilir.
Ürdün’e göz gezdirdim ve anladım ki,
Hiçbir şey göründüğü gibi değil.

Tanrı çobanımdır; benim eksiğim olmaz.
Beni taze çayırlarda yatırır; beni sakin sular boyunca yürütür.
Bıçağıyla ruhumu serbest bırakır
Yüksek yerlerdeki çengellere asar beni
Pirzola yapar beni
Onun büyük gücü ve büyük açlığı vardır
Günü geldiğinde biz sevgili kulları
Sessiz fikirlerimiz ve büyük fedakarlıkla
Karate sanatında usta olacağız
Yükselip pisliklerin analarını ağlatacağız.

Gerçek olmayan tehlikeleri varsayarak ne elde ediyorsun?
Uysal ve sadık izliyorsun lideri,
İşlek koridorlardan geçip, çelik vadisine doğru.
Ne şaşırtıcı
Gözlerindeki ölümcül şokun görünüşü
Şimdi herşey açığa kavuştu
Hayır, kötü bir rüya değil bu.




Set The Controls For The Heart Of The Sun
Yavaş yavaş dönüyor gece
Sayarak şafakta titreşen yaprakları
Nilüferler birbirine yaslanmış özlemle
Tepelerin üzerinde bir kırlangıç dinleniyor
Yön ver güneşin kalbine doğru

Dağın tepesinden izliyor gözcü
Karanlığın kırılmasını, asmanın uyanışını
Aşkı bilmek, gölgeyi bilmektir
Aşk, şarabı olgunlaştıran gölgedir
Yön ver güneşin kalbine doğru

İzle duvarın dibinde el sallayan adamı
Şekillendirirken Tanrıya olan sorusunu
Akşam güneşin alçalıp alçalmayacağına dair
Anımsayacak mı adam boyun eğişten aldığı dersi?
Yön ver güneşin kalbine doğru
Yön ver güneşin kalbine doğru



Breathe
Solukla, solukla havayı
Korkma umursamaktan
Git, ama terk etme beni
Bak etrafına ve seç kendi toprağını

Yaşadığın sürece uçarsan yüksekte
Ve dağıtacağın gülücükler ve akıtacağın göz yaşları
Ve tüm dokundukların ve tüm güldüklerin
Budur işte tüm yaşayıp yaşayacağın

Koş tavşan koş
Kaz o çukuru, unut güneşi
Ve sonunda işin bitince
Oturma sakın, zamanıdır bir tane daha kazmanın

Yaşadığın sürece uçarsan yüksekte
Ama sadece gelgitle sürüklenirsen eğer
Ve korursan dengeni en büyük dalganın üstünde
Koşarsın erken bir ölüme doğru.



When The Tigers Broke Free
Kara 44′ ün çok kötü bir sabahı,
Şafak vaktinin hemen öncesiydi.
Askerler geri çekilip çekilemeyeceklerini sordular,
Komutan onlara yerlerinde kalmalarını emretti.
Ve askerler düşman tanklarını
-sadece bir süreliğine – geride tuttukları için generaller buna şükretti .
Ve birkaç yüz sıradan hayat pahasına
Anzio Köprübaşı savunuldu.

Yaşlı ve nazik Kral George
Babamın savaşta öldüğünü öğrenince
Anneme bir mektup yazdı.
Hatırlıyorum da,
Her yanı altın varakla süslenmiş
Tomar şeklinde sarılı bir kâğıttı.
Ve onu birgün eski fotoğrafların saklı olduğu bir çekmecede buldum.
Majestelerinin mührünü o mektuba basışını düşündükçe
Hala yaşarır gözlerim.

Her taraf karanlıktı.
Yer buzla kaplıydı.
Kaplanlar serbest/başıboş bırakılınca
Kraliyet Donanması C Bölüğü’nden hiç kimse kurtulamadı.
Hepsi arkada bırakıldı.
Çoğu öldü, geri kalanlar ise ölmek üzereydi.
Başkomutan babamı benden işte böyle aldı...



Shine On You Crazy Diamond
Hatırla genç olduğun günleri, hani güneş gibi parladığın.
Parılda çılgın elmas.
Şimdi gözlerindeki bakış, göklerdeki kara delikler gibi.

Parılda çılgın elmas.
Çocukluğun ve yıldızlığın kıskaca almış seni
Çelik rüzgarlarda esen.
Gel hadi uzak kahkahaların hedefi, gel yabancı,
Seni efsane, seni mağdur ve parılda.

Sır için çok çabuk çabaladın, imkansınız istedin.
Parılda çılgın elmas.
Gölgeler tehdit etti geceleri ve ışıkta göründün.
Parılda çılgın elmas.
Git-gellerinle hoşgörüleri tükettin,
Çelik rüzgarla uçtun.

Gel buraya zaptedilemeyen, seni öngören, gel seni ressam,
Seni kavalcı, seni tutuklu ve parılda


Kimse bilmiyor nerede olduğunu, yakında mı uzakta mı olduğunu.
Parılda çılgın elmas.
Birikimlerini artırmaya devam et, seninle birlikte olacağım orada.
Parılda çılgın elmas.

Ve birlikte geçmiş zaferlerin gölgesinde güneşleneceğiz.
Çelik rüzgarlara yelken aç.
Gel buraya küçük çocuk, sen kazanan ve kaybeden,
Hadi gel, sen gerçeğin ve aldanışın madencisi,
Ve parla...



Mother
Anne bombayı atacaklar mı sence?
Anne şarkıyı sevecekler mi sence?
Anne hayalarımı parçalamaya çalışacaklar mı sence?
Anne bir duvar öreyim mi?
Anne başkanlığa aday olayım mı?
Anne hükümete güveneyim mi?
Anne beni cepheye sürerler mi?
Anne gerçekten ölüyor muyum?
Aaaaah, bu yalnızca zaman kaybı mı?
Sus şimdi bebeğim, ağlama
Annen senin tüm kabuslarını
Gerçeğe dönüştürecek
Annen kendi korkularının tümünü sana aşılayacak
Annen seni burada koruyacak
Kanatlarının altında
Uçmana izin vermeyecek ama şarkı söylemene belki
Annen her zaman bebeğini rahat ve sıcak tutacak
Aaaah bebeğim aaaaah bebeğim aaaaah bebeğim
Tabii ki annen duvarı örmeye yardım edecek

Anne o bana göre bir kız mı sence?
Anne o benim için tehlikeli mi sence?
Anne o paramparça edecek mi senin küçük oğlunu?
Aaaah anne o kıracak mı kalbimi?
Sus şimdi bebeğim, bebeğim ağlama
Annen tüm kız arkadaşlarını senin için denetleyecek
Annen pis birinin hayatına sızmasına izin vermeyecek
Annen uyanık bekleyecek dönüşünü
Annen her aman öğrenecek
Nerede olduğunu
Annen her zaman seni sağlıklı ve temiz tutacak
Aaaaah bebeğim aaaaaah bebeğim aaaaah bebeğim
Sen her zaman benim bebeğim olarak kalacaksın
Anne, bu kadar yüksek olması gerekli miydi duvarın?


Gördüğünüz üzere ince ince işlenmiş eleştirel sözler var, karışık değil ama anlamca derin. Daha eklemediklerimle beraber neredeyse her hit dört üyenin birlikte çalıştığı dönemde çıkıyor, grup lirikleri ile dönemindeki grupların çok üzerinde yer alıyor ve her şarkı farklı bir konulara ve sorunlara değiniyor. Şimdi de Gilmour liderlik dönemine bakalım.


David Gilmour'un Liderlik Dönemi Lirikleri


High Hopes

Cazibelerin ve mucizelerin dünyasında
Düşüncelerimiz başı boş geziniyordu durmaksızın ve sınır tanımada
Çalmaya başladı ayrım çanı

Uzun Yol boyunca ve geçit’ten aşağıya doğru
Hala buluşuyorlar mı Kanal’da
Gürültücü bir grup vardı izimizden gelen
Zamanın önünde koşarak alıp götürdü düşlerimizi
Geride sayısız küçük yaratığı, bizi bağlamaya çalışan yeryüzüne
Ağır ağır çürüyerek tükenen bir yaşama

Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Dostlarla çevrili
Harika geceler

Ötesine bakıyoruz geride bıraktığımız köprülerin kızaran korlannın
Bir an için gözümüze ilişiyor ne kadar yeşil olduğu öte yanın
İleriye atıyoruz adımlanmızı fakat düşlerimizde gerisin geri dönüyo
Sürüklenerek gücü ile içimizdeki bir gelgitin

Daha yükseklerde açılmış bayrak ile
Eriştik baş döndürücü doruklarına düşlenen dünyanın
Sonsuza dek arzu ve tutkuyla yüklü
Bir açlık var daha doyurulmamış
Yorgun bakışlarımız hala başı boş geziniyor ufukta
Çakılıp kaldığımız halde bu yolun üzerine defalarca

Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Tatlar daha güzeldi
Harika geceler
Dostlarla çevrili
Kızaran şafak sis akan su
Sonsuza akan ırmak
Sonsuzluga dek




Poles Apart
Biliyor muydun?…her şeyin bu kadar ters gideceğini senin için
Ve anlamış mıydın her şeyin bu kadar
doğru olacağını benim için
Niye söyledik sana öyleyse
Her zaman altın çocuk olduğunu
Ve hiç yitirmeyeceğini gözlerindeki o ışığı

Hey sen… hiç farkına varmış mıydın neye dönüşeceğinin
Ve anlamış mıydın yanlızca ben olmadığını kaçtığının
Yoksa her zaman bildiğin halde hiç rahatsız etmedi mi seni
Körlere yol göstermek, ben bakarken gözlerindeki çelikten dışarı

Yağmur yağdı usul usul, tüm damların üstüne bilinmezliğin
Seni düşündüm ve yılların ve tüm üzüntüleri geride bıraktığım
Yoksa sen biliyor muydun?

Hiç düşünmemiştim yitireceğini gözlerindeki o ışığı



Dogs of War
Savaşın köpekleri ve nefret insanları ki
Nedensiz. ayrım yapmayız
Keşifler inkar edilmek içindir
Geçerliliğimiz et ve kemik
Cehennem açıldı ve satışa çıkartıldı
Etrafında toplanın ve sıkı pazarlık edin
Yalan söyleriz ve aldatırız para için
Ustalarımız bile bilmezler ördüğümüz ağları
Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve biz mahvedeceğiz onu
Tek bir dünya, tek bir dünya
Görünmez havaleler, uzun mesafe görüşmeleri
Sahte kahkahalar mermer salonlardaki
Adımlar atıldı, sessiz bir şamata
Dizginlerini saldı savaşın köpeklerinin
Durduramazsınız başlamış olanı
İmzalayıp mühürleyerek teslim ettiler unutuşu
Hepimizin en azından bir gizli yüzü vardır
Ve ölüm tacirliği hayvanın doğasındadır
Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve onlar mahvediyorlar onu
Tek bir dünya, tek bir dünya
Savaşın köpekleri uzlaşmıyorlar
Savaşın köpekleri teslim olmayacaklar.
Onlar alacaklar ve siz geri vereceksiniz
Ve siz ölmelisiniz ki yaşayabilsin onlar
Herhangi bir kapıyı çalabilirsiniz
Fakat nereye gitseniz, onların oraya daha önce geldiklerini bilirsiniz.
Eh, kazananlar da kaybedebilir ve birşeyler değiştirebilir
Fakat neyi değiştirseniz,
Köpeklerin oldukları gibi kaldığını bilirsiniz.
Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve biz mahvedeceğiz onu
Tek bir dünya, tek bir dünya





Learning To Fly
Uzaklara doğru siyah bir kurdele
Açılmış, tekrar sarılamayacağı noktaya dek
Hayali bir uçuş rüzgarın silip süpürdüğü meydanda
Ayakta tek başına duruyorum duyularım sersemleşmiş durumda
Önüne geçilemez bir çekm beni sımsıkı tutan, nasıl
Kurtulabilirim bu karşı koyulmaz kavrayıztan?
Gözlerimi ayıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir uyumsuzum, ben
Buz tutuyor kanatlarımın uçları
Düşündüm düşündüm herşeyi, gereksiz uyarıları
Tek bir kaptan yok bana evime giden yolu gösterecek
Yüküm boşaltılmış ve taşa çevrilmişim
Gerginlik içindeki bir ruh bu öğrenen uçmayı
Karaya koşullanmış fakat denemeye kararlı
Gözlerimi ayıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir uyumsuzum, ben
Gezegenden yukarıda, bir kanat ve bir duanın üstünde
Benim kirli halem, bir buhar şeridi havanın boşluğunda.
Bulutlar arasında görüyorum uçtuğunu gölgemin
Bir ucuyla sulanan gözlerimin
Sabahın aydınlığında korku vermeyen bir düş
Sürükleyebilir ruhu gecenin çatısından içeri
Bir başka duygu yok bununla kıyaslanabilecek
Canlılığın yitmesi bir mutluluk hali
Aklımı uzaklaştıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir...



Sorrow
İşte büyük bir pişmanlığın tatlı kokusu öylece kalmış etrafta
Kuştüyü dumanlar yükseliyor ve karışıyor kurşun renkli gökyüzüne
Bir adam yatmış ve düşünüyor , yeşillikleri ve ırmakları
Ama uyanmak için hiçbir sebebi olmadığı sabahlara uyanık şekilde..

Kayıp bir cennetin anılarını kafadan atmakta kararsız
Gençliğinde veya rüyalarında,"kesin" olmaktan uzak
Ölü bir dünyaya zincirlenmiş sonsuza dek
Hayır yetmez,yetmez...

Kanı korkudan buz gibi kesilmişdi,
Dizleri titriyordu gecenin bir vakti,
Elleri ise zayıflamıştı o doğruluk anında
Adımları da sendeliyordu..

Tek dünya,tek ruh
Zaman geçer,ırmak akar..

Hayır yetmez,yetmez
Elleri durmuyordu yerinde

Kayıp aşkın ve adağın ırmağıyla konuşuyordu
Ve sessizlik de cevap veriyordu o girdap gibi davetiyeye
Yağlı denize akan karanlık ve pislik
Olması gereken acımasız bir dostluk gibi

Bu geceye doğru durmadan esen bir rüzgar,
Gözlerimde ise toz var,görüşümü kör eden!
Sessizlik de o sözleri çok gürültülü söylüyor gibi.
Tutulmamış olan sözleri yani.



Louder Than Words
We bitch and we fight
Diss each other on sight
But this thing we do
These times together
Rain or shine or stormy weather
This thing we do

With world-weary grace
We've taken our places
We could curse it or nurse it and give it a name

It's louder than words
This thing that we do
Louder than words
The way it unfurls
It's louder than words
The sum of our parts
The beat of our hearts
Is louder than words
Louder than words

The strings bend and slide
As the hours glide by
An old pair of shoes, your favorite blues
Gonna tap out the rhythm
Let's go with the flow, wherever it goes
We're more than alive

It's louder than words
This thing that we do
Louder than words
The way it unfurls
It's louder than words
The sum of our parts
The beat of our hearts
Is louder than words
Louder than words



Gördüğünüz gibi bu dönemde ise şarkı sözleri daha karmaşık yazılsa da anlamda çok basitler ve argolar fazla. Grup eski eleştirel imajını tamamen kaybetmiş ve daha duygusal şarkılar yapılmış ama en önemlisi bunlar değil. Roger Waters döneminde grupta herkes yazmaya çalışsa da sözler %70 Roger'ındı ve dışarıdan kimseye müdahale etmesi için izin vermiyordu, verse bile anca 1-2 şarkı üzerinde oluyor geri kalanı 4 kişi hallediyorlardı fakat Gilmour yapılmaması gereken bir şeyi yapmış. Grubun özgünlüğünü bozarak bir sürü kişiyi araya katmış, Gilmour dönemindeki albümlerin hiçbir işi tamamen tüm grup üyelerine ait değil aksine 3-4 kişi şarkı sözlerine bırakın karışmayı doğrudan yazıp David'in eline vermiş o derece Pink Floyd adından kopuk bir hareket. Gilmour'un ikinci eşi ise korkunç bir yazar ki sadece söz yazarlığı değil romanları da kötü ama inatla ona yazdırmış ve sonunda ortaya Louder Than Words gibi korkunç bir facia çıkmış, kadın bu alanda yeteneksizken neden Pink Floyd adına eklemeye çalışmış Gilmour akıl almıyor bir türlü... Rick Wright ise "itici bir güç( babayiğit bir lider demek istiyor)" olmadığı için istediği türden şarkılar çıkaramamış ortaya, hem Rick hem de Nick David Gilmour'un grubun işlerine bir sürü kişiyi sokmasından rahatsız olmuşlar, Nick ise David ve eşinin sürekli Roger'a sallamlarından ve bunu şarkılara yansıtmalarından çok rahatsız olmuş zira önceden demiştim Nick tam olarak tarafsız biri fakat David'in tutumları onu da aynı bizler gibi çok rahatsız etmiş. Sonuç olarak bana göre The Final Cut ve geri kalan tüm albümler Pink Floyd'un işi değil, Pink Floyd adında yayınlaması sadece ismin değerinden yararlanmak için. The Final Cut nasıl Roger Waters solo albümü gibiyse geri kalan albümler de Gilmour'un solo albümü gibi ve Pink Floyd adına yakışmıyorlar ama Pink Floyd adı altında yayınlanmasalar TFC ve TDB'deki BAZI parçalar temelde iyiler. İnsanlar Ummagumma'dan nefret ediyorlar ama Ummagumma bu 4 albümden daha Pink Floyd bana göre. [
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

ask

Fanbase Starter
Katılım
8 Haz 2023
Mesajlar
1,625
Tepki
4,552
Puan
114
Çevirileri Aldığım Siteler:



Kendi yorumlarımla anlatacağım. Daha önceden Waters-Wright-Gilmour kavgasını anlatmıştım, dediğim gibi Roger eskiden haksızdı ama şu an resmen %100 haklı konumunda.

Roger Waters Pink Floyd'un neredeyse her şeyini yapan elemanı bana kalırsa, Pink Floyd'un diğer gruplardan sıyrılmasını sağlayan o efsanevi şarkı sözlerinin hepsi onun elinden çıkmıştır, tüm yenilikçi fikirler ve o konseptlerin hepsi onun beyninden çıktı ama dediğim gibi karakteri ile zekası ters orantılı. Peki neden Roger olmadan Pink Floyd olmaz? Diğer grup üyeleri de yetenekli zira David Gilmour en iyi gitaristler listesinde ilk 100 içinden 5. olmuş birisi ve Rick Wright da sound açısından 4. olmuş birisi ama ne Rick ne de David Roger'ın lirik zekasına sahip değil, Nick ise zaten çok yazmıyordu. David Gilmour lirikleri hiç takmayan ve kendi tabiriyle instrumentali daha ön planda tutan bir adam, Roger Waters ise aşırı mükemmeliyetçi birisi lirik ve konseptler onu için hep ana konuydu, yani çok zıtlardı ama zıtlıkları birleşince efsane şeyler ortaya çıkıyordu fakat Gilmour sadece enstrümanların yetmeyeceğini anlamak istemedi ve grubun kendine özgü olan önemli unsurlarını bozdu. Roger gidince grup kendine özgü liriklerini zaten kaybetmişken bir de diğer işleri kendileri yapmamaya başladılar, şarkı sözlerini etraftan toplamaları bile grubun adına bir leke. Gilmour berbat bir yazar mı? Hayır sadece tembel ve tembelliği yüzünden grubu dalga konusu yaptı, Rolling Stone bile onlarla dalga geçen bir yazı yazdı yani Roger'ın dalga geçmemesi söz konusu bile değil. Neyse gelin birlikte sadece 4 üyenin olduğu dönem ile Pink Floyd olmaya çalışan Tribute grubu bir karşılaştıralım.


Ufak bir bilgi, Roger döneminde herkes söz yazarlığı yapsa da %70'i ondan çıktı müziği ise Gilmour, Wright ve Mason halletti çünkü Roger çok iyi bir yazar olsa da kötü bir müzik kulağı vardı aynı şekilde diğer üyeler de bunun tam tersini yaşıyordu bu sebeple Gilmour'un liderlik Dönemi lirikleri asıl grubun adına yakışmıyor. Yakışmaması benim fikrim tabiki de zira bu sözleri beğenenler de var ama aşırı duygusal ve hep aynı konudanmış gibi buluyorum ben.


Roger Waters'ın Liderlik Dönemi Şarkı Sözleri:

Welcome To The Machine

Hoşgeldin evlat, hoşgeldin makineye.

Nerelerdeydin? Tamam biz biliyoruz nerelerde olduğunu
Petrol hattındaydın zaman öldürüyordun,
oyuncaklarla ve izcilik faliyetleriyle
Bir gitar satın aldın kendine, cezalandırmak için anneni
Ve sevmedin okulu,
Ve kimsenin budalası olmadığını,
Bu yüzden hoşgeldin makineye.
Hoşgeldin evlat, hoşgeldin makineye.
Neler düşledin?
Tamam biz söyledik sana neler düşleyeceğini.
Büyük bir yıldız düşledin, sıkı gitar çalardı,
her zaman lüks restoranlarda yerdi.
Jaguar’ını sürmeye bayılırdı.
Bu yüzden hoşgeldin makineye.



Hey You
Hey sen! Dışarda soğukta bekleyen

Yalnız ve çökmüş,
Beni hissedebiliyor musun?
Hey sen!
Koridor da ayakta duran
Kaşınan ayakların ve solan gülüşünle,
Beni hissedebiliyor musun?
Hey sen!
Işığı gömmelerine yardım etme
Boyun eğme döğüşmeden.
Hey sen!
Orada tek başına
Çırılçıplak telefonun yanında duran,
Bana dokunabilir misin?
Hey sen! kulağını duvara dayamış duran
Kendini çağıracak birini bekleyen,
Bana dokunabilir misin?
Hey sen!
Taşı taşımama yardım eder misin?
Aç kalbini yuvama dönüyorum.

Ama her şey sadece bir düştü
Duvar çok yüksekti gördüğün gibi
Önemli değil onca çabalaması, kurtulamadı sonunda
Ve solucanlar yedi beynini.
Hey sen!
Yoldaki, her söylenene boyun eğen,
Bana yardım edebilir misin?
Hey sen!
Duvarın yanındaki
Salonda şişeleri kırarken,
Bana yardım edebilir misin?
Hey sen!
Bana hiçbir zaman umut olmadığını söyleme.
Birlikte ayaktayız, bölünürsek yıkılırız.



Echoes
Kafamızın üstünde bir martı havada hareketsiz
Mercan mağalarının içinde yuvarlanan dalgaların altında
Uzak zamanın yankısı zarifçe kumları geziyor
Ve her şey yeşil ve denizaltında

Ve hiç kimse bizi karaya götürmedi
Ve kimse neredeleri ve nedenleri bilmiyor
Ama bir şey hareketleniyor ve bir şey uğraşıyor
Ve ışığa doğru tırmanmaya başlıyor
Yabancılar sokakta geziyor
Şans eseri iki göz buluşuyor
Ve ben senim
Ve gördüğüm şey de ben
Ve seni elinden tutup
Ve bu diyarda sana eşlik edip
Elimden geldiğince anlayabilecek miyim?

Ve kimse bize devam etmemizi söylemiyor
Ve kimse gözümüzü zorlamıyor
Hiç kimse konuşmuyor ve hiç kimse uğraşmıyor
Hiç kimse güneşin etrafında uçmuyor

Bulutsuz her bir gün düşüyorsun
Uyanan gözlerime
Yükselmeme davet ve teşvik edip
Ve duvardaki camla
Geliyor içeri günışığının kanatları
Milyon tane sabahın elçisi

Ve hiç kimse bana ninni söylemiyor
Ve hiç kimse gözlerimi kapattırmıyor
O yüzden açıyorum camları sonuna kadar
Ve sesleniyorum sana gökten ötesine



If
Eğer bir kuğu olsaydım, giderdim.
Eğer bir tren olsaydım, geç kalırdım.
Ve eğer iyi bir adam olsaydım,
Seninle şu andakinden daha sık konuşurdum.

Eğer uyuyacak olsaydım, düş görürdüm.
Eğer korkmuş olsaydım, saklanırdım
Eğer delirirsem ne olur beynime elektrik verme

Eğer ay olsaydım serin olurdum.
Eğer iktidarda olsaydım eğilirdim
Eğer iyi bir adam olsaydım,
Anlardım dostlar arasındaki boşlukları.

Eğer yalnız olsaydım ağlardım
Ve eğer seninle olsaydım, evde ve esenlikte olurdum
Ve eğer delirirsem, yine de izin verecek misin oyuna katılmama?

Eğer bir kuğu olsaydım, giderdim.
Eğer bir tren olsaydım, geç kalırdım.
Ve eğer iyi bir adam olsaydım,
Seninle su andakinden daha sık konuşurdum...




Sheep
Zararsızca zaman öldürüyorsun uzaklardaki otlaklarda
Yalnızca hayal meyal farkındasın havadaki belirgin huzursuzluğun
Dikkatli olsan iyi olur,
Çevrede köpekler olabilir.
Ürdün’e göz gezdirdim ve anladım ki,
Hiçbir şey göründüğü gibi değil.

Tanrı çobanımdır; benim eksiğim olmaz.
Beni taze çayırlarda yatırır; beni sakin sular boyunca yürütür.
Bıçağıyla ruhumu serbest bırakır
Yüksek yerlerdeki çengellere asar beni
Pirzola yapar beni
Onun büyük gücü ve büyük açlığı vardır
Günü geldiğinde biz sevgili kulları
Sessiz fikirlerimiz ve büyük fedakarlıkla
Karate sanatında usta olacağız
Yükselip pisliklerin analarını ağlatacağız.

Gerçek olmayan tehlikeleri varsayarak ne elde ediyorsun?
Uysal ve sadık izliyorsun lideri,
İşlek koridorlardan geçip, çelik vadisine doğru.
Ne şaşırtıcı
Gözlerindeki ölümcül şokun görünüşü
Şimdi herşey açığa kavuştu
Hayır, kötü bir rüya değil bu.




Set The Controls For The Heart Of The Sun
Yavaş yavaş dönüyor gece
Sayarak şafakta titreşen yaprakları
Nilüferler birbirine yaslanmış özlemle
Tepelerin üzerinde bir kırlangıç dinleniyor
Yön ver güneşin kalbine doğru

Dağın tepesinden izliyor gözcü
Karanlığın kırılmasını, asmanın uyanışını
Aşkı bilmek, gölgeyi bilmektir
Aşk, şarabı olgunlaştıran gölgedir
Yön ver güneşin kalbine doğru

İzle duvarın dibinde el sallayan adamı
Şekillendirirken Tanrıya olan sorusunu
Akşam güneşin alçalıp alçalmayacağına dair
Anımsayacak mı adam boyun eğişten aldığı dersi?
Yön ver güneşin kalbine doğru
Yön ver güneşin kalbine doğru



Breathe
Solukla, solukla havayı
Korkma umursamaktan
Git, ama terk etme beni
Bak etrafına ve seç kendi toprağını

Yaşadığın sürece uçarsan yüksekte
Ve dağıtacağın gülücükler ve akıtacağın göz yaşları
Ve tüm dokundukların ve tüm güldüklerin
Budur işte tüm yaşayıp yaşayacağın

Koş tavşan koş
Kaz o çukuru, unut güneşi
Ve sonunda işin bitince
Oturma sakın, zamanıdır bir tane daha kazmanın

Yaşadığın sürece uçarsan yüksekte
Ama sadece gelgitle sürüklenirsen eğer
Ve korursan dengeni en büyük dalganın üstünde
Koşarsın erken bir ölüme doğru.



When The Tigers Broke Free
Kara 44′ ün çok kötü bir sabahı,
Şafak vaktinin hemen öncesiydi.
Askerler geri çekilip çekilemeyeceklerini sordular,
Komutan onlara yerlerinde kalmalarını emretti.
Ve askerler düşman tanklarını
-sadece bir süreliğine – geride tuttukları için generaller buna şükretti .
Ve birkaç yüz sıradan hayat pahasına
Anzio Köprübaşı savunuldu.

Yaşlı ve nazik Kral George
Babamın savaşta öldüğünü öğrenince
Anneme bir mektup yazdı.
Hatırlıyorum da,
Her yanı altın varakla süslenmiş
Tomar şeklinde sarılı bir kâğıttı.
Ve onu birgün eski fotoğrafların saklı olduğu bir çekmecede buldum.
Majestelerinin mührünü o mektuba basışını düşündükçe
Hala yaşarır gözlerim.

Her taraf karanlıktı.
Yer buzla kaplıydı.
Kaplanlar serbest/başıboş bırakılınca
Kraliyet Donanması C Bölüğü’nden hiç kimse kurtulamadı.
Hepsi arkada bırakıldı.
Çoğu öldü, geri kalanlar ise ölmek üzereydi.
Başkomutan babamı benden işte böyle aldı...



Shine On You Crazy Diamond
Hatırla genç olduğun günleri, hani güneş gibi parladığın.
Parılda çılgın elmas.
Şimdi gözlerindeki bakış, göklerdeki kara delikler gibi.

Parılda çılgın elmas.
Çocukluğun ve yıldızlığın kıskaca almış seni
Çelik rüzgarlarda esen.
Gel hadi uzak kahkahaların hedefi, gel yabancı,
Seni efsane, seni mağdur ve parılda.

Sır için çok çabuk çabaladın, imkansınız istedin.
Parılda çılgın elmas.
Gölgeler tehdit etti geceleri ve ışıkta göründün.
Parılda çılgın elmas.
Git-gellerinle hoşgörüleri tükettin,
Çelik rüzgarla uçtun.

Gel buraya zaptedilemeyen, seni öngören, gel seni ressam,
Seni kavalcı, seni tutuklu ve parılda


Kimse bilmiyor nerede olduğunu, yakında mı uzakta mı olduğunu.
Parılda çılgın elmas.
Birikimlerini artırmaya devam et, seninle birlikte olacağım orada.
Parılda çılgın elmas.

Ve birlikte geçmiş zaferlerin gölgesinde güneşleneceğiz.
Çelik rüzgarlara yelken aç.
Gel buraya küçük çocuk, sen kazanan ve kaybeden,
Hadi gel, sen gerçeğin ve aldanışın madencisi,
Ve parla...



Mother
Anne bombayı atacaklar mı sence?
Anne şarkıyı sevecekler mi sence?
Anne hayalarımı parçalamaya çalışacaklar mı sence?
Anne bir duvar öreyim mi?
Anne başkanlığa aday olayım mı?
Anne hükümete güveneyim mi?
Anne beni cepheye sürerler mi?
Anne gerçekten ölüyor muyum?
Aaaaah, bu yalnızca zaman kaybı mı?
Sus şimdi bebeğim, ağlama
Annen senin tüm kabuslarını
Gerçeğe dönüştürecek
Annen kendi korkularının tümünü sana aşılayacak
Annen seni burada koruyacak
Kanatlarının altında
Uçmana izin vermeyecek ama şarkı söylemene belki
Annen her zaman bebeğini rahat ve sıcak tutacak
Aaaah bebeğim aaaaah bebeğim aaaaah bebeğim
Tabii ki annen duvarı örmeye yardım edecek

Anne o bana göre bir kız mı sence?
Anne o benim için tehlikeli mi sence?
Anne o paramparça edecek mi senin küçük oğlunu?
Aaaah anne o kıracak mı kalbimi?
Sus şimdi bebeğim, bebeğim ağlama
Annen tüm kız arkadaşlarını senin için denetleyecek
Annen pis birinin hayatına sızmasına izin vermeyecek
Annen uyanık bekleyecek dönüşünü
Annen her aman öğrenecek
Nerede olduğunu
Annen her zaman seni sağlıklı ve temiz tutacak
Aaaaah bebeğim aaaaaah bebeğim aaaaah bebeğim
Sen her zaman benim bebeğim olarak kalacaksın
Anne, bu kadar yüksek olması gerekli miydi duvarın?


Gördüğünüz üzere ince ince işlenmiş eleştirel sözler var, karışık değil ama anlamca derin. Daha eklemediklerimle beraber neredeyse her hit dört üyenin birlikte çalıştığı dönemde çıkıyor, grup lirikleri ile dönemindeki grupların çok üzerinde yer alıyor ve her şarkı farklı bir konulara ve sorunlara değiniyor. Şimdi de Gilmour liderlik dönemine bakalım.


David Gilmour'un Liderlik Dönemi Lirikleri


High Hopes

Cazibelerin ve mucizelerin dünyasında
Düşüncelerimiz başı boş geziniyordu durmaksızın ve sınır tanımada
Çalmaya başladı ayrım çanı

Uzun Yol boyunca ve geçit’ten aşağıya doğru
Hala buluşuyorlar mı Kanal’da
Gürültücü bir grup vardı izimizden gelen
Zamanın önünde koşarak alıp götürdü düşlerimizi
Geride sayısız küçük yaratığı, bizi bağlamaya çalışan yeryüzüne
Ağır ağır çürüyerek tükenen bir yaşama

Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Dostlarla çevrili
Harika geceler

Ötesine bakıyoruz geride bıraktığımız köprülerin kızaran korlannın
Bir an için gözümüze ilişiyor ne kadar yeşil olduğu öte yanın
İleriye atıyoruz adımlanmızı fakat düşlerimizde gerisin geri dönüyo
Sürüklenerek gücü ile içimizdeki bir gelgitin

Daha yükseklerde açılmış bayrak ile
Eriştik baş döndürücü doruklarına düşlenen dünyanın
Sonsuza dek arzu ve tutkuyla yüklü
Bir açlık var daha doyurulmamış
Yorgun bakışlarımız hala başı boş geziniyor ufukta
Çakılıp kaldığımız halde bu yolun üzerine defalarca

Çimler daha yeşildi
Işık daha parlaktı
Tatlar daha güzeldi
Harika geceler
Dostlarla çevrili
Kızaran şafak sis akan su
Sonsuza akan ırmak
Sonsuzluga dek




Poles Apart
Biliyor muydun?…her şeyin bu kadar ters gideceğini senin için
Ve anlamış mıydın her şeyin bu kadar
doğru olacağını benim için
Niye söyledik sana öyleyse
Her zaman altın çocuk olduğunu
Ve hiç yitirmeyeceğini gözlerindeki o ışığı

Hey sen… hiç farkına varmış mıydın neye dönüşeceğinin
Ve anlamış mıydın yanlızca ben olmadığını kaçtığının
Yoksa her zaman bildiğin halde hiç rahatsız etmedi mi seni
Körlere yol göstermek, ben bakarken gözlerindeki çelikten dışarı

Yağmur yağdı usul usul, tüm damların üstüne bilinmezliğin
Seni düşündüm ve yılların ve tüm üzüntüleri geride bıraktığım
Yoksa sen biliyor muydun?

Hiç düşünmemiştim yitireceğini gözlerindeki o ışığı



Dogs of War
Savaşın köpekleri ve nefret insanları ki
Nedensiz. ayrım yapmayız
Keşifler inkar edilmek içindir
Geçerliliğimiz et ve kemik
Cehennem açıldı ve satışa çıkartıldı
Etrafında toplanın ve sıkı pazarlık edin
Yalan söyleriz ve aldatırız para için
Ustalarımız bile bilmezler ördüğümüz ağları
Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve biz mahvedeceğiz onu
Tek bir dünya, tek bir dünya
Görünmez havaleler, uzun mesafe görüşmeleri
Sahte kahkahalar mermer salonlardaki
Adımlar atıldı, sessiz bir şamata
Dizginlerini saldı savaşın köpeklerinin
Durduramazsınız başlamış olanı
İmzalayıp mühürleyerek teslim ettiler unutuşu
Hepimizin en azından bir gizli yüzü vardır
Ve ölüm tacirliği hayvanın doğasındadır
Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve onlar mahvediyorlar onu
Tek bir dünya, tek bir dünya
Savaşın köpekleri uzlaşmıyorlar
Savaşın köpekleri teslim olmayacaklar.
Onlar alacaklar ve siz geri vereceksiniz
Ve siz ölmelisiniz ki yaşayabilsin onlar
Herhangi bir kapıyı çalabilirsiniz
Fakat nereye gitseniz, onların oraya daha önce geldiklerini bilirsiniz.
Eh, kazananlar da kaybedebilir ve birşeyler değiştirebilir
Fakat neyi değiştirseniz,
Köpeklerin oldukları gibi kaldığını bilirsiniz.
Tek bir dünya var, bir savaş alanı
Tek bir dünya ve biz mahvedeceğiz onu
Tek bir dünya, tek bir dünya





Learning To Fly
Uzaklara doğru siyah bir kurdele
Açılmış, tekrar sarılamayacağı noktaya dek
Hayali bir uçuş rüzgarın silip süpürdüğü meydanda
Ayakta tek başına duruyorum duyularım sersemleşmiş durumda
Önüne geçilemez bir çekm beni sımsıkı tutan, nasıl
Kurtulabilirim bu karşı koyulmaz kavrayıztan?
Gözlerimi ayıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir uyumsuzum, ben
Buz tutuyor kanatlarımın uçları
Düşündüm düşündüm herşeyi, gereksiz uyarıları
Tek bir kaptan yok bana evime giden yolu gösterecek
Yüküm boşaltılmış ve taşa çevrilmişim
Gerginlik içindeki bir ruh bu öğrenen uçmayı
Karaya koşullanmış fakat denemeye kararlı
Gözlerimi ayıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir uyumsuzum, ben
Gezegenden yukarıda, bir kanat ve bir duanın üstünde
Benim kirli halem, bir buhar şeridi havanın boşluğunda.
Bulutlar arasında görüyorum uçtuğunu gölgemin
Bir ucuyla sulanan gözlerimin
Sabahın aydınlığında korku vermeyen bir düş
Sürükleyebilir ruhu gecenin çatısından içeri
Bir başka duygu yok bununla kıyaslanabilecek
Canlılığın yitmesi bir mutluluk hali
Aklımı uzaklaştıramıyorum kuşatıcı gökten
Dilim tutulmuş ve çarpılmışım yeryüzünde tam bir...



Sorrow
İşte büyük bir pişmanlığın tatlı kokusu öylece kalmış etrafta
Kuştüyü dumanlar yükseliyor ve karışıyor kurşun renkli gökyüzüne
Bir adam yatmış ve düşünüyor , yeşillikleri ve ırmakları
Ama uyanmak için hiçbir sebebi olmadığı sabahlara uyanık şekilde..

Kayıp bir cennetin anılarını kafadan atmakta kararsız
Gençliğinde veya rüyalarında,"kesin" olmaktan uzak
Ölü bir dünyaya zincirlenmiş sonsuza dek
Hayır yetmez,yetmez...

Kanı korkudan buz gibi kesilmişdi,
Dizleri titriyordu gecenin bir vakti,
Elleri ise zayıflamıştı o doğruluk anında
Adımları da sendeliyordu..

Tek dünya,tek ruh
Zaman geçer,ırmak akar..

Hayır yetmez,yetmez
Elleri durmuyordu yerinde

Kayıp aşkın ve adağın ırmağıyla konuşuyordu
Ve sessizlik de cevap veriyordu o girdap gibi davetiyeye
Yağlı denize akan karanlık ve pislik
Olması gereken acımasız bir dostluk gibi

Bu geceye doğru durmadan esen bir rüzgar,
Gözlerimde ise toz var,görüşümü kör eden!
Sessizlik de o sözleri çok gürültülü söylüyor gibi.
Tutulmamış olan sözleri yani.



Louder Than Words
We bitch and we fight
Diss each other on sight
But this thing we do
These times together
Rain or shine or stormy weather
This thing we do

With world-weary grace
We've taken our places
We could curse it or nurse it and give it a name

It's louder than words
This thing that we do
Louder than words
The way it unfurls
It's louder than words
The sum of our parts
The beat of our hearts
Is louder than words
Louder than words

The strings bend and slide
As the hours glide by
An old pair of shoes, your favorite blues
Gonna tap out the rhythm
Let's go with the flow, wherever it goes
We're more than alive

It's louder than words
This thing that we do
Louder than words
The way it unfurls
It's louder than words
The sum of our parts
The beat of our hearts
Is louder than words
Louder than words



Gördüğünüz gibi bu dönemde ise şarkı sözleri daha karmaşık yazılsa da anlamda çok basitler ve argolar fazla. Grup eski eleştirel imajını tamamen kaybetmiş ve daha duygusal şarkılar yapılmış ama en önemlisi bunlar değil. Roger Waters döneminde grupta herkes yazmaya çalışsa da sözler %70 Roger'ındı ve dışarıdan kimseye müdahale etmesi için izin vermiyordu, verse bile anca 1-2 şarkı üzerinde oluyor geri kalanı 4 kişi hallediyorlardı fakat Gilmour yapılmaması gereken bir şeyi yapmış. Grubun özgünlüğünü bozarak bir sürü kişiyi araya katmış, Gilmour dönemindeki albümlerin hiçbir işi tamamen tüm grup üyelerine ait değil aksine 3-4 kişi şarkı sözlerine bırakın karışmayı doğrudan yazıp David'in eline vermiş o derece Pink Floyd adından kopuk bir hareket. Gilmour'un ikinci eşi ise korkunç bir yazar ki sadece söz yazarlığı değil romanları da kötü ama inatla ona yazdırmış ve sonunda ortaya Louder Than Words gibi korkunç bir facia çıkmış, kadın bu alanda yeteneksizken neden Pink Floyd adına eklemeye çalışmış Gilmour akıl almıyor bir türlü... Rick Wright ise "itici bir güç( babayiğit bir lider demek istiyor)" olmadığı için istediği türden şarkılar çıkaramamış ortaya, hem Rick hem de Nick David Gilmour'un grubun işlerine bir sürü kişiyi sokmasından rahatsız olmuşlar, Nick ise David ve eşinin sürekli Roger'a sallamlarından ve bunu şarkılara yansıtmalarından çok rahatsız olmuş zira önceden demiştim Nick tam olarak tarafsız biri fakat David'in tutumları onu da aynı bizler gibi çok rahatsız etmiş. Sonuç olarak bana göre The Final Cut ve geri kalan tüm albümler Pink Floyd'un işi değil, Pink Floyd adında yayınlaması sadece ismin değerinden yararlanmak için. The Final Cut nasıl Roger Waters solo albümü gibiyse geri kalan albümler de Gilmour'un solo albümü gibi ve Pink Floyd adına yakışmıyorlar ama Pink Floyd adı altında yayınlanmasalar TFC ve TDB'deki BAZI parçalar temelde iyiler. İnsanlar Ummagumma'dan nefret ediyorlar ama Ummagumma bu 4 albümden daha Pink Floyd bana göre. [
Ben şekilci biriyim
 
Üst