- Katılım
- 23 Tem 2023
- Mesajlar
- 2,085
- Tepki
- 7,310
- Puan
- 339
Merhabalarrr! Bugün bir Japon şehir efsanesiyle geldim. Futakuchi-onna'yı anlatacağım sizlere. Burdaki yazıları yine Işıl Işık'ın videosundan düzenledim:
Keyifli okumalar
Japonya'daki bir köyde tek başına yaşayan yaşlı, zengin ama çok cimri bir adam varmış. Para harcamaktan nefret ettiği için hiç evlenmemiş. Adam servetine o kadar düşkünmüş ki evleneceği kadının yemeğine para harcamak zorunda olması fikri hiç hoşuna gitmiyormuş. Bir gün adam hiçbir şey yemek istemeyen bir kadınla tanışmış ve onunla hemen evlenmek istemiş.
Bu genç ve güzel kadın hiçbir şey yemediği ve çalışkan olduğu için adam hayallerindeki kadını bulduğunu düşünmüş. Çift evlenerek çok mutlu bir hayat yaşamaya başlar.
Adam bir süre sonra pirinç stoklarının azalmaya başladığını fark eder. Bu durumu karısına sorduğunda kadın bilmediğini söyler. Adam bu durumdan şüphelenir ve bir gün işe gidiyormuş gibi yaparak evden ayrılır. Kısa bir süre sonra çaktırmadan eve dönüp karısını izlemeye başlar.
Her şeyden habersiz, mutfaktaki işlerle uğraşan kadını, kocası dehşetle izlemektedir. Karısının başının arkasındaki saç kısmından, kafatasının içinden deforme olmuş korkunç bir ağız çıkar. Saçlarını dokunaçlar gibi kullanarak avuç dolusu pirinci tutup ağzına götürür. Adam korkudan şoka girip geri geri giderken kavanozları düşürüp ses çıkarır. Kadın, kocasının kendi sırrını öğrendiğini fark edince ona saldırır. Onu boğmaya çalışır ancak adam bir şekilde kurtulur ve kaçarak dağlara saklanır. Haftalar sonra cesaretini toplayıp eve geri döndüğünde ise kadının; tüm yemeklerini, altınlarını ve değerli olan tüm eşyalarını alıp gittiğini fark eder. Yaşlı adam bir daha asla evlenmez.
Futakuchi-onna küçücük bir ağzı olan çok güzel bir kadındır. Kafasının arkasında, saçlarının arasında gizlenmiş olan kocaman bir ağzı daha vardır. Kadının kafatası ikiye ayrılarak dudakları, dişleri ve dili ortaya çıkar. Hiç yemek yemiyor gibi görünse de kafasının arkasındaki ağız her zaman açtır ve çok miktarda yemek tüketir.
Koca ağızın kendine ait bir zihni olduğu ve kadınla konuştuğu, ona kin ve nefret dolu sözler mırıldandığı söylenir. Her ne kadar kadın masum olsa da bu korkunç ağız devamlı yiyecek talep ederek kadını tehdit eder ve ona muazzam bir acı çektirir. Ağız, aynı zamanda saçları kontrol edebilir. Onları dokunaçlar gibi kullanır, yiyecekleri kapar ve boğazından aşağı bırakır.
Peki bu efsane nasıl ortaya çıkmıştır?
Çok uzun yıllar önce Japonya'da bir köyde yaşayan bir adamın karısı ölür. Adamın küçük bir kızı vardır. Kızına tek başına bakamayacağını anlayan adam, yeniden evlenir. Kısa bir süre sonra bu çiftin bir kızları olur. Aile çok yoksuldur ve herkesi beslemeye yetecek güçleri yoktur. Kadın, adamın ilk evliliğinden olan kızını aç bırakırken kendi kızını beslemeye devam eder. Zaten güçsüz ve çok zayıf olan kız ise bir süre sonra ölür. Adam, çok sevdiği ilk karısından kendisine emanet olan kızı öldüğü için mahvolur. Lakin, ilgilenmesi gereken bir ailesi daha vardır.
Çok geçmeden adam, bahçede ateş için odun keserken yanlışlıkla baltayı geriye savurur ve balta, karısının kafasının arkasına saplanır. Kadın, çok kötü yaralanıp baya kan kaybeder. Herkes kadının öleceğini düşünür ama o, mucizevi bir şekilde kurtulur. Kafasındaki yara asla iyileşmez. Bunun yerine zamanla dişleri ve dili olan, kocaman, salyaları akan ve hep aç bir ağza dönüşür. Kadın feci bir acı içindedir ve bunu durdurmanın tek yolu deforme olmuş bu ağzı beslemektir. Ağız kendini tatmin etmek için giderek daha fazla yiyecek talep eder. Sonunda da ses çıkarmaya ve konuşmaya başlar.
Bir gün kadın uyurken ağız, kocasıyla konuşur. Kadının yaptıklarını itiraf eder: Lanetliyim. Çünkü kızını açlıktan ölüme terk ettim.
Bunun üzerine adam, kadını terk eder. Kadın, o günden beri, beslenmek için kendisine yeni evler ve yeni eşler bulmaya çalışır.
Keyifli okumalar
Japonya'daki bir köyde tek başına yaşayan yaşlı, zengin ama çok cimri bir adam varmış. Para harcamaktan nefret ettiği için hiç evlenmemiş. Adam servetine o kadar düşkünmüş ki evleneceği kadının yemeğine para harcamak zorunda olması fikri hiç hoşuna gitmiyormuş. Bir gün adam hiçbir şey yemek istemeyen bir kadınla tanışmış ve onunla hemen evlenmek istemiş.
Bu genç ve güzel kadın hiçbir şey yemediği ve çalışkan olduğu için adam hayallerindeki kadını bulduğunu düşünmüş. Çift evlenerek çok mutlu bir hayat yaşamaya başlar.
Adam bir süre sonra pirinç stoklarının azalmaya başladığını fark eder. Bu durumu karısına sorduğunda kadın bilmediğini söyler. Adam bu durumdan şüphelenir ve bir gün işe gidiyormuş gibi yaparak evden ayrılır. Kısa bir süre sonra çaktırmadan eve dönüp karısını izlemeye başlar.
Her şeyden habersiz, mutfaktaki işlerle uğraşan kadını, kocası dehşetle izlemektedir. Karısının başının arkasındaki saç kısmından, kafatasının içinden deforme olmuş korkunç bir ağız çıkar. Saçlarını dokunaçlar gibi kullanarak avuç dolusu pirinci tutup ağzına götürür. Adam korkudan şoka girip geri geri giderken kavanozları düşürüp ses çıkarır. Kadın, kocasının kendi sırrını öğrendiğini fark edince ona saldırır. Onu boğmaya çalışır ancak adam bir şekilde kurtulur ve kaçarak dağlara saklanır. Haftalar sonra cesaretini toplayıp eve geri döndüğünde ise kadının; tüm yemeklerini, altınlarını ve değerli olan tüm eşyalarını alıp gittiğini fark eder. Yaşlı adam bir daha asla evlenmez.
Futakuchi-onna küçücük bir ağzı olan çok güzel bir kadındır. Kafasının arkasında, saçlarının arasında gizlenmiş olan kocaman bir ağzı daha vardır. Kadının kafatası ikiye ayrılarak dudakları, dişleri ve dili ortaya çıkar. Hiç yemek yemiyor gibi görünse de kafasının arkasındaki ağız her zaman açtır ve çok miktarda yemek tüketir.
Koca ağızın kendine ait bir zihni olduğu ve kadınla konuştuğu, ona kin ve nefret dolu sözler mırıldandığı söylenir. Her ne kadar kadın masum olsa da bu korkunç ağız devamlı yiyecek talep ederek kadını tehdit eder ve ona muazzam bir acı çektirir. Ağız, aynı zamanda saçları kontrol edebilir. Onları dokunaçlar gibi kullanır, yiyecekleri kapar ve boğazından aşağı bırakır.
Peki bu efsane nasıl ortaya çıkmıştır?
Çok uzun yıllar önce Japonya'da bir köyde yaşayan bir adamın karısı ölür. Adamın küçük bir kızı vardır. Kızına tek başına bakamayacağını anlayan adam, yeniden evlenir. Kısa bir süre sonra bu çiftin bir kızları olur. Aile çok yoksuldur ve herkesi beslemeye yetecek güçleri yoktur. Kadın, adamın ilk evliliğinden olan kızını aç bırakırken kendi kızını beslemeye devam eder. Zaten güçsüz ve çok zayıf olan kız ise bir süre sonra ölür. Adam, çok sevdiği ilk karısından kendisine emanet olan kızı öldüğü için mahvolur. Lakin, ilgilenmesi gereken bir ailesi daha vardır.
Çok geçmeden adam, bahçede ateş için odun keserken yanlışlıkla baltayı geriye savurur ve balta, karısının kafasının arkasına saplanır. Kadın, çok kötü yaralanıp baya kan kaybeder. Herkes kadının öleceğini düşünür ama o, mucizevi bir şekilde kurtulur. Kafasındaki yara asla iyileşmez. Bunun yerine zamanla dişleri ve dili olan, kocaman, salyaları akan ve hep aç bir ağza dönüşür. Kadın feci bir acı içindedir ve bunu durdurmanın tek yolu deforme olmuş bu ağzı beslemektir. Ağız kendini tatmin etmek için giderek daha fazla yiyecek talep eder. Sonunda da ses çıkarmaya ve konuşmaya başlar.
Bir gün kadın uyurken ağız, kocasıyla konuşur. Kadının yaptıklarını itiraf eder: Lanetliyim. Çünkü kızını açlıktan ölüme terk ettim.
Bunun üzerine adam, kadını terk eder. Kadın, o günden beri, beslenmek için kendisine yeni evler ve yeni eşler bulmaya çalışır.
Son düzenleme: