Ü
Üye silindi 192
Diğer adıyla Patolojik Yalancılık, literatürde hem kabul edilen hem de kabul edilmeyen bir hastalıktır. Bu rahatsızlığa sahip kişilere Mitoman veya Patolojik Yalancı adı verilir. Hastalığın en net tanımı; birey dürtüleri ile sürekli yalan söyler ve bu alışkanlık hâline gelir. Yalanı sadece yararı için söylemez, durduk yere hiçbir sebep ve çıkar yokken de söyleyebilir. İlk kez 1895 yılında Anton Wolfgang tarafından tanımlanmıştır ve bazı psikiyatri uzmanları tarafından kabul edilmez, bazılarına göre de bu rahatsızlığın altında yatan sebep Antisosyal Kişilik Bozukluğudur.
Rahatsızlığın altında yatan sebepler hâlâ daha bulunamamıştır, kişiler yalanları bazen çevresi tarafından kabul edilmek, övülmek ve kahramanlık yapmak için söylese de bunlar kanıt sayılmıyor, dediğimiz gibi sebepsiz yere de söyleyebilirler. Bir araştırmaya göre erkezi sinir sistemini kötü açıdan etkileyen bazı durumlar bu hastalığı tetikleyebilir/bu hastalığa bireyleri itebilir. Hatta çeşitli travmalar yaşayan veya kafasına darbe alan kişiler de bu hastalığa eğilimli olabilmektedir. 2016'da yapılan bir araştırma sırasında, kişi ne kadar olağanüstü şeyler ifade ediyorsa onun için yalan söyleyebilmenin çok fazla kolaylaştığı ve alışkanlık haline geldiği farkedildi.
Bireyler yararı olmasa da sürekli yalan söylerler, yalanlarında olağanüstülük fazladır ama ikna kabiliyetleri yüksektir, çok detaycıdır. Kişi iki uçtadır, o ya kurban olup manipülasyon ile kendine sempati kazandıracak ya da kahraman olup kendince kahramanlık oynayacak fakat bazen yalanları söyleyen kişiler bile yalanlarına adapte olup hayatını öyle sürdürebilir ki bu kişileri yalanlarını doğruluğunu ayırabilmeniz için Einstein falan olmanız lazım, zira onlar bile inanıp öyle yaşıyorken karşısındaki kişilerin yalan olduğunu düşünmesi çok çok zordur. Çok iyi bir manipulator olan bu kişileri ayırmanız zor çünkü yalan söyleyince çoğu insanı ele veren hiçbir şeyi yapmıyorlar. Gayet rahat, konuşkan ve inandırıcı bir şekilde gözlerinize bakarak takır takır yalan söylerler ve konuşmayı çok uzatıp rahat bir şekilde yalanlarına inandırırlar. Onları ayırabilmenin tek yolu, yalanlarını çeşitli versiyonlara ayırıp ayırmadığını takip etmektir.
Psikopati gibi hastalıklar ile pek alakaları yoktur aslında zira bu kişiler yalan söylerler hep bir suçluluk, boşluk ve stres hissetmektedirler ama Psikopati de bu durum çok farklıdır, pek utanç veya hüzün hissetmezler, yaptıkları şeyden gayette memnunlardır ve genelde çıkarları olur. Çok dramatik olan bu kişiler Narsist de sayılmazlar çünkü Narsistler hayatlarının kusursuz olduğunu düşünürken bu bireyler hayatlarının hep bir eksik, monoton olduğunu düşündükleri için de yalan söyleyebilirler. Borderline ve DKB ile de alakaları yoktur çünkü diğer iki hastalıktaki yüksek düzeydeki özgüven eksikliği onlarda bulunmaz, ne kadar iyi yalan söylediklerini ve çok iyi bir ikna edici olduklarını düşünürler, orta düzeyde yeterli bir özgüvenleri vardır. Ne Narsistler gibi özgüven patlaması yaşarlar ne de BKB'na sahip kişiler gibi düşük özgüven sorunları yaşarlar.
Kaynak:
Rahatsızlığın altında yatan sebepler hâlâ daha bulunamamıştır, kişiler yalanları bazen çevresi tarafından kabul edilmek, övülmek ve kahramanlık yapmak için söylese de bunlar kanıt sayılmıyor, dediğimiz gibi sebepsiz yere de söyleyebilirler. Bir araştırmaya göre erkezi sinir sistemini kötü açıdan etkileyen bazı durumlar bu hastalığı tetikleyebilir/bu hastalığa bireyleri itebilir. Hatta çeşitli travmalar yaşayan veya kafasına darbe alan kişiler de bu hastalığa eğilimli olabilmektedir. 2016'da yapılan bir araştırma sırasında, kişi ne kadar olağanüstü şeyler ifade ediyorsa onun için yalan söyleyebilmenin çok fazla kolaylaştığı ve alışkanlık haline geldiği farkedildi.
Bireyler yararı olmasa da sürekli yalan söylerler, yalanlarında olağanüstülük fazladır ama ikna kabiliyetleri yüksektir, çok detaycıdır. Kişi iki uçtadır, o ya kurban olup manipülasyon ile kendine sempati kazandıracak ya da kahraman olup kendince kahramanlık oynayacak fakat bazen yalanları söyleyen kişiler bile yalanlarına adapte olup hayatını öyle sürdürebilir ki bu kişileri yalanlarını doğruluğunu ayırabilmeniz için Einstein falan olmanız lazım, zira onlar bile inanıp öyle yaşıyorken karşısındaki kişilerin yalan olduğunu düşünmesi çok çok zordur. Çok iyi bir manipulator olan bu kişileri ayırmanız zor çünkü yalan söyleyince çoğu insanı ele veren hiçbir şeyi yapmıyorlar. Gayet rahat, konuşkan ve inandırıcı bir şekilde gözlerinize bakarak takır takır yalan söylerler ve konuşmayı çok uzatıp rahat bir şekilde yalanlarına inandırırlar. Onları ayırabilmenin tek yolu, yalanlarını çeşitli versiyonlara ayırıp ayırmadığını takip etmektir.
Psikopati gibi hastalıklar ile pek alakaları yoktur aslında zira bu kişiler yalan söylerler hep bir suçluluk, boşluk ve stres hissetmektedirler ama Psikopati de bu durum çok farklıdır, pek utanç veya hüzün hissetmezler, yaptıkları şeyden gayette memnunlardır ve genelde çıkarları olur. Çok dramatik olan bu kişiler Narsist de sayılmazlar çünkü Narsistler hayatlarının kusursuz olduğunu düşünürken bu bireyler hayatlarının hep bir eksik, monoton olduğunu düşündükleri için de yalan söyleyebilirler. Borderline ve DKB ile de alakaları yoktur çünkü diğer iki hastalıktaki yüksek düzeydeki özgüven eksikliği onlarda bulunmaz, ne kadar iyi yalan söylediklerini ve çok iyi bir ikna edici olduklarını düşünürler, orta düzeyde yeterli bir özgüvenleri vardır. Ne Narsistler gibi özgüven patlaması yaşarlar ne de BKB'na sahip kişiler gibi düşük özgüven sorunları yaşarlar.
Kaynak:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için üye ol.
Giriş yap veya üye ol.