Ü
Üye silindi 154
Part 1:
Part 2:
---------------------------------------------------------
Isle of Dogs (2018)
Film, distopik bir Japonya geleceğinde geçiyor.
Köpeklerde ortaya çıkan ve insanlara geçme riski olan "köpek gribi" sebebiyle kedici (?) faşist yönetim, tüm köpekleri, uzak, çöplerle dolu ıssız bir adaya karantina adı altında mahkum etmiştir.
Bu ıssız adada terkedilmiş halde yalnızlıkla boğuşan köpekler bir gün adaya 12 yaşında Atari adında bir çocuğun geldiğini fark ederler.
Atari Kobayashi, çok sevdiği köpeği Spots'u aramaya gelmiştir.
İzlemesi bence çok keyifli ilginç bir stop-motion animasyon filmi, canınızın sıkıldığı bir zamanda özellikle iyi gider.
The Zone of Interest (2023)
Bir 2. Dünya Savaşı filmi ama aynı konuyu işleyen diğer filmlerden biraz daha farklı bu film.
Filmde kocaman, havuzlu, bir sürü güzel çiçeklerle bezeli adeta cenneti andıran bir bahçesi ve hizmetçileri olan bir evde yaşayan Höss ailesinin sıradan yaşamını takip ediyoruz.
Ama evleri tam da tarihin en korkunç toplama kamplarından biri olan Auschwitz’in dibindedir çünkü aslında sıradan hayatlarını izlediğimiz bu aile Auschwitz’in komutanı Rudolf Höss ve ailesidir.
Filmin sonunu çok iyi bağlamadığını, bir noktadan sonra fazla tekrara düştüğünü düşünsemde, filmin sunduğu farklı bakış açısı için izlenmeye değer olduğunu düşünüyorum.
Baya korkunç olan insanların çok sıradan hayatlarını mesela çocuklarıyla vakit geçirmelerini, birlikte tatil planları yapmalarını, sohbet muhabbetlerini vs izliyorsunuz ve bu sıradan hayatlarının içinde kötülük de çok sıradan bir şey.
Ama filmde bu kötülüğü gözünüze soka soka göstermiyorlar yani size o Auschwitz komutanının bağırıp çağırdığı rezilleştiği bir sahne veya toplama kampında yapılan şeyler birebir gösterilmiyor onun yerine film
kendi yöntemleriyle size hissettirmeyi seçiyor; bazen dışarıdan gelen bir çığlıkla, sudan çıkan bir kemikle, iş gibi konuşulan korkunç muhabbetlerle...
Society of the Snow (2023)
1972'de, Uruguay'dan Şili'ye uçmak üzere yola çıkan bir uçağın And Dağlarına düşmesini ve bunun sonucunda da bir grup yolcunun hayatta kalma mücadelesini konu edinen, gerçek bir olayı bizlere anlatan bir film.
Şimdi ben böyle kazalı hayatta kalma çabalı filmleri pek sevmem ama bu film beni aşırı etkiledii.
Dokunaklı ve trajik bir film olmasının yanında çok gerçekçi bir işleyişe ve sahnelere sahip.
(İçeriğini iyice kontrol edip öyle izlemenizi öneririm, izlerken zorlandığım baya bir sahne olmuştu benim )
Frances Ha (2012)
New York'ta en yakın arkadaşı Sophie ile kiraladığı bir dairede yaşayan, dans konusunda tutkulu ama acemi olan yirmili yaşlarındaki Frances'i anlatıyor.
Bu film benim en sevdiğim filmlerdendir. Durağan yapısı olan ama size bir şeyler hissettirmeyi başaran filmlerden.
WALL-E (2008)
Filmimiz insanlığın, aşırı çevre kirlenmesi sebebiyle dünyayı terk edip gittikleri bir gelecekte geçiyor.
Çöp yığınlarıyla dolmuş ve artık kimsenin yaşamadığı dünyada bu çöpleri temizlemekle yükümlü, hala çalışabilen Wall-E isminde sevimli bir robot vardır.
Wall-E, bu çöp yığınları içindeki dünyada kendine ait bir dünya yaratmış yapayalnız bir robottur. Wall-E'nin bu yalnızlığı bir başka robot olan Eve’nın gelmesiyle son bulur.
Dünyanın en tatlı robotunun hikayesi, çok güzel bir film
The Tale of the Princess Kaguya (2013)
Bambu satarak geçimini sağlayan yaşlı bir adam bir gün yine ormanda bambu keserken parmak kadar bir kız bulur.
Daha sonra bir bebeğe donüşen ve yaşıtlarından hızla büyüyen bu kızı eşiyle birlikte kendi çocukları gibi büyütmeye başlar.
Bambucu adam, tekrardan bambu kesmeye gittiģi bazı zamanlarda bambuların arasında altın, pahalı kumaşlar vs de bulmaya başlar. Yaşlı adam bu kızın cennetten ona bahşedilmiş bir mucize ve bir prenses olduğuna inanır. Bu yüzden de doğanın içinde arkadaşlarıyla mutlu bir yaşam içindeki kızını şehre, bambuların arasında bulduklarıyla
yaptırdığı saraya götürür ve orada gerçek bir prenses gibi yaşamasını sağlayacak eğitimler aldırmaya başlar.
Bu film benim için mükemmel diyebileceğim bir film.
The Holdovers (2023)
1970 yılında, kimsenin haz etmediği ve sevmediği bir öğretmen olan Paul, Noel tatilinde gidecek yeri olmayan öğrencileri denetlemek üzere okulda kalacaktır. Ama bir şekilde okulda kalan tek öğrenci 15 yaşındaki Angus'tur.
Huysuz tarihçi Paul, oğlunu yeni kaybetmiş okulun baş aşcısı Mary ve Angus bu Noel'i birlikte geçirmek zorundadırlar.
Good Will Hunting ve Dead Poets Society karşımı bir film, bu filmleri sevdiyesiniz bu filmi de muhtelemen seversiniz.
Scarpper (2023)
Georgie, annesini henüz yeni kaybetmiş 12 yaşında küçük bir kız çocuğudur.
Londra'daki evinde tek başına yaşayıp kendi başının çaresine bakmaya çalışır.
Bir gün babası olduğunu iddia eden garip bir adamın hayatına girmesiyle her şey değişir.
Sakin, durağan ve hoş bir film.
Random Film Önerileri
Birkaç random film önerisi: (Filmleri izlemeden önce yaş sınırını ve tetikleyici unsurlarını kontrol etmenizi öneririm.) ☆ Not Okay (2022): Hayatının genelinde bir ilgi eksikliği yaşayan Danni'nin aradığı ilgi için ortaya attığı yalanının çığırından çıkmasını konu ediniyor. Çok günümüzden bir...
netizenturkey.net
Part 2:
Random Film Önerileri Part 2
Random film önerileri part 2 bölümüne hoş geldiniz 💓 ❗Part 1: https://netizenturkey.net/forum/konu/random-film-onerileri.960/ ✨ The Black Phone (2021): Film, çocukları hedef alan bir seri katil tarafından kaçırılıp ses geçirmez bir bodrumda tutulan 13 yaşındaki Finney'nin, odada yer...
netizenturkey.net
---------------------------------------------------------
Isle of Dogs (2018)
Film, distopik bir Japonya geleceğinde geçiyor.
Köpeklerde ortaya çıkan ve insanlara geçme riski olan "köpek gribi" sebebiyle kedici (?) faşist yönetim, tüm köpekleri, uzak, çöplerle dolu ıssız bir adaya karantina adı altında mahkum etmiştir.
Bu ıssız adada terkedilmiş halde yalnızlıkla boğuşan köpekler bir gün adaya 12 yaşında Atari adında bir çocuğun geldiğini fark ederler.
Atari Kobayashi, çok sevdiği köpeği Spots'u aramaya gelmiştir.
İzlemesi bence çok keyifli ilginç bir stop-motion animasyon filmi, canınızın sıkıldığı bir zamanda özellikle iyi gider.
The Zone of Interest (2023)
Bir 2. Dünya Savaşı filmi ama aynı konuyu işleyen diğer filmlerden biraz daha farklı bu film.
Filmde kocaman, havuzlu, bir sürü güzel çiçeklerle bezeli adeta cenneti andıran bir bahçesi ve hizmetçileri olan bir evde yaşayan Höss ailesinin sıradan yaşamını takip ediyoruz.
Ama evleri tam da tarihin en korkunç toplama kamplarından biri olan Auschwitz’in dibindedir çünkü aslında sıradan hayatlarını izlediğimiz bu aile Auschwitz’in komutanı Rudolf Höss ve ailesidir.
Filmin sonunu çok iyi bağlamadığını, bir noktadan sonra fazla tekrara düştüğünü düşünsemde, filmin sunduğu farklı bakış açısı için izlenmeye değer olduğunu düşünüyorum.
Baya korkunç olan insanların çok sıradan hayatlarını mesela çocuklarıyla vakit geçirmelerini, birlikte tatil planları yapmalarını, sohbet muhabbetlerini vs izliyorsunuz ve bu sıradan hayatlarının içinde kötülük de çok sıradan bir şey.
Ama filmde bu kötülüğü gözünüze soka soka göstermiyorlar yani size o Auschwitz komutanının bağırıp çağırdığı rezilleştiği bir sahne veya toplama kampında yapılan şeyler birebir gösterilmiyor onun yerine film
kendi yöntemleriyle size hissettirmeyi seçiyor; bazen dışarıdan gelen bir çığlıkla, sudan çıkan bir kemikle, iş gibi konuşulan korkunç muhabbetlerle...
Society of the Snow (2023)
1972'de, Uruguay'dan Şili'ye uçmak üzere yola çıkan bir uçağın And Dağlarına düşmesini ve bunun sonucunda da bir grup yolcunun hayatta kalma mücadelesini konu edinen, gerçek bir olayı bizlere anlatan bir film.
Şimdi ben böyle kazalı hayatta kalma çabalı filmleri pek sevmem ama bu film beni aşırı etkiledii.
Dokunaklı ve trajik bir film olmasının yanında çok gerçekçi bir işleyişe ve sahnelere sahip.
(İçeriğini iyice kontrol edip öyle izlemenizi öneririm, izlerken zorlandığım baya bir sahne olmuştu benim )
Frances Ha (2012)
New York'ta en yakın arkadaşı Sophie ile kiraladığı bir dairede yaşayan, dans konusunda tutkulu ama acemi olan yirmili yaşlarındaki Frances'i anlatıyor.
Bu film benim en sevdiğim filmlerdendir. Durağan yapısı olan ama size bir şeyler hissettirmeyi başaran filmlerden.
WALL-E (2008)
Filmimiz insanlığın, aşırı çevre kirlenmesi sebebiyle dünyayı terk edip gittikleri bir gelecekte geçiyor.
Çöp yığınlarıyla dolmuş ve artık kimsenin yaşamadığı dünyada bu çöpleri temizlemekle yükümlü, hala çalışabilen Wall-E isminde sevimli bir robot vardır.
Wall-E, bu çöp yığınları içindeki dünyada kendine ait bir dünya yaratmış yapayalnız bir robottur. Wall-E'nin bu yalnızlığı bir başka robot olan Eve’nın gelmesiyle son bulur.
Dünyanın en tatlı robotunun hikayesi, çok güzel bir film
The Tale of the Princess Kaguya (2013)
Bambu satarak geçimini sağlayan yaşlı bir adam bir gün yine ormanda bambu keserken parmak kadar bir kız bulur.
Daha sonra bir bebeğe donüşen ve yaşıtlarından hızla büyüyen bu kızı eşiyle birlikte kendi çocukları gibi büyütmeye başlar.
Bambucu adam, tekrardan bambu kesmeye gittiģi bazı zamanlarda bambuların arasında altın, pahalı kumaşlar vs de bulmaya başlar. Yaşlı adam bu kızın cennetten ona bahşedilmiş bir mucize ve bir prenses olduğuna inanır. Bu yüzden de doğanın içinde arkadaşlarıyla mutlu bir yaşam içindeki kızını şehre, bambuların arasında bulduklarıyla
yaptırdığı saraya götürür ve orada gerçek bir prenses gibi yaşamasını sağlayacak eğitimler aldırmaya başlar.
Bu film benim için mükemmel diyebileceğim bir film.
The Holdovers (2023)
1970 yılında, kimsenin haz etmediği ve sevmediği bir öğretmen olan Paul, Noel tatilinde gidecek yeri olmayan öğrencileri denetlemek üzere okulda kalacaktır. Ama bir şekilde okulda kalan tek öğrenci 15 yaşındaki Angus'tur.
Huysuz tarihçi Paul, oğlunu yeni kaybetmiş okulun baş aşcısı Mary ve Angus bu Noel'i birlikte geçirmek zorundadırlar.
Good Will Hunting ve Dead Poets Society karşımı bir film, bu filmleri sevdiyesiniz bu filmi de muhtelemen seversiniz.
Scarpper (2023)
Georgie, annesini henüz yeni kaybetmiş 12 yaşında küçük bir kız çocuğudur.
Londra'daki evinde tek başına yaşayıp kendi başının çaresine bakmaya çalışır.
Bir gün babası olduğunu iddia eden garip bir adamın hayatına girmesiyle her şey değişir.
Sakin, durağan ve hoş bir film.