- Katılım
- 16 Haz 2023
- Mesajlar
- 354
- Tepki
- 1,413
- Puan
- 119
Brezilyalı yazar Paulo Coelho tarafından yazılan, 1988 yılında yayınlanan bi kitap Simyacı.
Kitabın arka kapağında yazarın, Mesnevi'deki bi öyküden esinlenerek Simyacı'yı yazdığı bilgisi var. Bu öykünün Nasibini Arayan Adam olduğu söyleniyor ama ben ne Mesnevi'yi ne de öyküyü okumadım ne yazık ki.
Endülüslü bir çoban olan Santiago'nun gördüğü rüyaların peşine düşerek hazinesini aramak üzere gerçekleştirdiği yolculuğu anlatıyor kitabımız. Sıradan bi çoban değil bu arada Santiago, "okumuş" bi çoban.
Kitabı okurken Santiago'yla beraber İspanya'dan Mısır'a seyahat ediyorsunuz. Bu hem gerçek bi yolculuk hem içsel bi yolculuk.
Karmaşık bi olay örgüsü ve kalabalık bi karakter kadrosu olmadığından yormadan okutuyor kendini kitap.
Oldukça akıcı bir dile ve masalsı anlatım tarzına sahip bi yolculuk, bi arayış kitabı. Edebi yanıyla değil, kurgusu ve okuyucuya verdiği öğütlerle öne çıkıyor.
Basit bi kitap gibi görünse de anlamak isteyene derin anlamları olan bi kitap, okuyucuya verdiği mesajlar güzel.
Okuyanlara hayallerinin, arzularının peşinden gitmeyi, dünyayı keşfetmeyi öğütleyen masalsı bi kişisel gelişim kitabı gibi.
İnsanın yeterince istediğinde, kararlı ve cesur olduğunda, aklını ve yüreğini dinlediğinde, vazgeçmediğinde amacına ulaşacağını öğütlüyor.
Aynı zamanda hiçbir şey tesadüf değildir olgusunun üzerinde de duruyor.
Yazar kitapta öze dönüş felsefesine de değiniyor. Kendini bulma üzerinde duran bi kitap biraz da.
Okuyucuya farklı bakış açıları gösteriyor.
Bazen en büyük zenginlik, mutluluk yanı başımızdadır ve biz onu göremeyiz. Yanı başımızdakilere ulaşmak için de hayat tecrübeleri kazanmamız gerekir.
Öğütler veren bi kitap olduğu için eğer siz 'bana napıcamı söyleme, bana akıl verme' insanıysanız kitap sarmayabilir. Mesaj kaygılı bi anlatımı var ve sık sık tekrarlanan felsefik mesajlar bazı okuyucuları birazcık sıkabilir.
Aynı şekilde din, tasavvuf, maneviyat gibi konulara uzaksanız kitabın size çekici gelmeme olasılığı çok yüksek. Tasavvufla ilgili fikriniz yoksa satır aralarındaki ince mesajları anlamlandırmakta zorlanabilirsiniz. Bazı bölümlerde Kur'an'a, İncil'e ve Tevrat'a atıflar var. Ben pek hoşlanmam mesela kitaplarda dinsel öğelerin fazlaca kullanılmasından ama Simyacı'da çok da gözüme batmadı bu durum. Benim için biraz "Kader"ci bi kitap olsa da keyifle okudum Simyacı'yı.
Bi kaç alıntıyla noktalayayım.
☆ En karanlık an şafak sökmeden önceki andır.
☆ Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: Başarısızlığa uğrama korkusu.
☆ ''Kötülük'' dedi Simyacı, ''İnsanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.''
Kitabın arka kapağında yazarın, Mesnevi'deki bi öyküden esinlenerek Simyacı'yı yazdığı bilgisi var. Bu öykünün Nasibini Arayan Adam olduğu söyleniyor ama ben ne Mesnevi'yi ne de öyküyü okumadım ne yazık ki.
Endülüslü bir çoban olan Santiago'nun gördüğü rüyaların peşine düşerek hazinesini aramak üzere gerçekleştirdiği yolculuğu anlatıyor kitabımız. Sıradan bi çoban değil bu arada Santiago, "okumuş" bi çoban.
Kitabı okurken Santiago'yla beraber İspanya'dan Mısır'a seyahat ediyorsunuz. Bu hem gerçek bi yolculuk hem içsel bi yolculuk.
Karmaşık bi olay örgüsü ve kalabalık bi karakter kadrosu olmadığından yormadan okutuyor kendini kitap.
Oldukça akıcı bir dile ve masalsı anlatım tarzına sahip bi yolculuk, bi arayış kitabı. Edebi yanıyla değil, kurgusu ve okuyucuya verdiği öğütlerle öne çıkıyor.
Basit bi kitap gibi görünse de anlamak isteyene derin anlamları olan bi kitap, okuyucuya verdiği mesajlar güzel.
Okuyanlara hayallerinin, arzularının peşinden gitmeyi, dünyayı keşfetmeyi öğütleyen masalsı bi kişisel gelişim kitabı gibi.
İnsanın yeterince istediğinde, kararlı ve cesur olduğunda, aklını ve yüreğini dinlediğinde, vazgeçmediğinde amacına ulaşacağını öğütlüyor.
Aynı zamanda hiçbir şey tesadüf değildir olgusunun üzerinde de duruyor.
Yazar kitapta öze dönüş felsefesine de değiniyor. Kendini bulma üzerinde duran bi kitap biraz da.
Okuyucuya farklı bakış açıları gösteriyor.
Bazen en büyük zenginlik, mutluluk yanı başımızdadır ve biz onu göremeyiz. Yanı başımızdakilere ulaşmak için de hayat tecrübeleri kazanmamız gerekir.
Öğütler veren bi kitap olduğu için eğer siz 'bana napıcamı söyleme, bana akıl verme' insanıysanız kitap sarmayabilir. Mesaj kaygılı bi anlatımı var ve sık sık tekrarlanan felsefik mesajlar bazı okuyucuları birazcık sıkabilir.
Aynı şekilde din, tasavvuf, maneviyat gibi konulara uzaksanız kitabın size çekici gelmeme olasılığı çok yüksek. Tasavvufla ilgili fikriniz yoksa satır aralarındaki ince mesajları anlamlandırmakta zorlanabilirsiniz. Bazı bölümlerde Kur'an'a, İncil'e ve Tevrat'a atıflar var. Ben pek hoşlanmam mesela kitaplarda dinsel öğelerin fazlaca kullanılmasından ama Simyacı'da çok da gözüme batmadı bu durum. Benim için biraz "Kader"ci bi kitap olsa da keyifle okudum Simyacı'yı.
Bi kaç alıntıyla noktalayayım.
☆ En karanlık an şafak sökmeden önceki andır.
☆ Bir düşün gerçekleşmesini bir tek şey olanaksız kılar: Başarısızlığa uğrama korkusu.
☆ ''Kötülük'' dedi Simyacı, ''İnsanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır.''