- Katılım
- 23 Tem 2023
- Mesajlar
- 2,085
- Tepki
- 7,310
- Puan
- 339
Merhabalar sevgili forum halkı! Sizleri çok sevdiğim için bu konuyu gece yazmak istedim . Bugün sizlere Işıl Işık'ın "Al Karısı" isimli videosundan düzenlediğim bir Türk şehir efsanesi olan Al Karısı'nı anlatacağım. Videoyu izlemek isteyenler olursa burada:
Anadolu'nun bazı yörelerinde lohusa dönemindeki kadınların ve özellikle atlar olmak üzere hayvanların karşısına çıktığı söylenir. Karşısına çıktıklarının hastalanmasına ve akıllarını kaybetmesine neden olan kötü niyetli bir cindir. Aynı zamanda yeni doğmuş bebeklere de zarar verir. Al Karısı'nın kısrak ata bindiği, atın saçlarını örüp terletene kadar koşturduğu söylendiğinden Al Karısı'nın atlara da musallat olduğuna inanılır. Söylentiye göre Al Karıları lohusadaki kadınların ve yeni doğmuş bebeklerin ciğerleriyle beslenir.
Bazı kaynaklarda Al Karısı'nın cin veya periden çok daha farklı bir varlık olduğu geçmektedir. Al Karısı samanlık ve ahırda bulunan bir çeşit hortlak olarak da tasvir edilir. Daha eski anlatılarda lohusaların ciğerini söktüğü, kanını içtiği anlatılan bir varlıktır. Eski Türklerde "peri kızı", Afganistan taraflarında "ayakları geriye dönük kadın", İran ve Rusya taraflarında "şeytan" ve Kafkasya'da ise "iflit (?)" olarak tasvir edilir.
Halk arasında "Albasması" olarak da bilinir. Albasması dışında al anası, al kızı, albız diye isimleri de vardır.
Bazı kaynaklarda bu efsanenin Sümer mitolojisine kadar dayandığı söylenir. Bazı inanışlarda ise Şamanizm'e kadar uzandığına inanılır.
Sümer mitolojisinde Lilith ile ilişkilendirilir. Ortaçağ'da bazı din inançları aracılığıyla Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya'ya kadar yayılmıştır. Al Karısı'nın ilk insandan beri varlığını sürdürdüğü söylenmektedir. Efsaneye göre Lilith'in Adem'in ilk karısı olduğuna ve onunla aynı anda yaratıldığı için Adem'in eşi olmayı kabul etmediğinden lanetlendiğine inanılır.
Anadolu'da Al Karısı'na inanılan bazı yerlerde onun verdiği zararlardan korunmak için yöntemler vardır. Lohusa kadınları yalnız bırakmamak, ışıkları sürekli açık tutmak, doğum yapan kadınların yüzünü kırmızı örtüyle örtmek gibi yöntemler uygularlar. Al Karısı'nın erkeklerden korktuğu söylendiği için Anadolu'daki bazı bölgelerde erkekler, yeni doğum yapmış eşlerini yalnız bırakmazlar. Bazı kaynaklarda Al Karısı'nın metallerden korktuğu söylenir. Bu yüzden de ona çuvaldız batırılarak etkisiz hâle getirilebilmektedir.
Al Karısı'nın görünüşü pek çok kültür ve inanış tarafından farklı tarif edilmektedir. Bu yaratıklar dişlektir. Boyu, saçları ve parmakları uzundur. Saçları dağınık, vücudu yağlı ve pistir. El ve ayakları küçüktür. Parmaklarında eklem yeri olmadığı da söylenir. Bazı kaynaklarda saçlarından yılanlar çıkan ve gözleri ateş şeklinde, yarı insan yarı canavar olan, gür ve kabarık saçlı iri bir yaratık olarak geçer. Ayaklarının ters olduğunu da görenler olmuştur. Kimi yerlerde elbisesiz, kiminde kefenli, kiminde ise kırmızı giysili olarak görülmüştür. Al Karısı'nı keçi, tilki, kedi, köpek, buzağı, örümcek gibi farklı hayvan şekillerinde görenler de olmuştur. Hatta Ege Bölgesi'ndeki bazı bölgelerde denizden çıkan ve yalnız bırakılan çocukları çalarak denizin dibine götüren sarışın ve şişman bir kadın olduğu da rivayet edilir. Kimi bölgelerde ise güzel bir kadın olarak anlatılır. Kiminde peri kızları gibi saçları uzun fakat gözleri ürkütücüdür.
Al hastalığının 1-2 gün süren belirtileri vardır. Bu esnada fark edilmezse lohusanın yahut bebeğin ciğerini söker ve çoğunlukla bununla beslenir.
Karanlık odalara geldiğinde yalnız olan lohusa kadına "al" geldiği söylenir. Kadına ağırlık basar ve bu durum "albasması" olarak tanımlanır. Aslında bu duruma neden olan Al cinleridir.
Al Karısı'nın dinimizde yeri olmadığı ama kültürel inançlarımızda güçlü bir yer kapladığı da bazı kaynaklarda geçer.
Anadolu'nun bazı yörelerinde lohusa dönemindeki kadınların ve özellikle atlar olmak üzere hayvanların karşısına çıktığı söylenir. Karşısına çıktıklarının hastalanmasına ve akıllarını kaybetmesine neden olan kötü niyetli bir cindir. Aynı zamanda yeni doğmuş bebeklere de zarar verir. Al Karısı'nın kısrak ata bindiği, atın saçlarını örüp terletene kadar koşturduğu söylendiğinden Al Karısı'nın atlara da musallat olduğuna inanılır. Söylentiye göre Al Karıları lohusadaki kadınların ve yeni doğmuş bebeklerin ciğerleriyle beslenir.
Bazı kaynaklarda Al Karısı'nın cin veya periden çok daha farklı bir varlık olduğu geçmektedir. Al Karısı samanlık ve ahırda bulunan bir çeşit hortlak olarak da tasvir edilir. Daha eski anlatılarda lohusaların ciğerini söktüğü, kanını içtiği anlatılan bir varlıktır. Eski Türklerde "peri kızı", Afganistan taraflarında "ayakları geriye dönük kadın", İran ve Rusya taraflarında "şeytan" ve Kafkasya'da ise "iflit (?)" olarak tasvir edilir.
Halk arasında "Albasması" olarak da bilinir. Albasması dışında al anası, al kızı, albız diye isimleri de vardır.
Bazı kaynaklarda bu efsanenin Sümer mitolojisine kadar dayandığı söylenir. Bazı inanışlarda ise Şamanizm'e kadar uzandığına inanılır.
Sümer mitolojisinde Lilith ile ilişkilendirilir. Ortaçağ'da bazı din inançları aracılığıyla Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya'ya kadar yayılmıştır. Al Karısı'nın ilk insandan beri varlığını sürdürdüğü söylenmektedir. Efsaneye göre Lilith'in Adem'in ilk karısı olduğuna ve onunla aynı anda yaratıldığı için Adem'in eşi olmayı kabul etmediğinden lanetlendiğine inanılır.
Anadolu'da Al Karısı'na inanılan bazı yerlerde onun verdiği zararlardan korunmak için yöntemler vardır. Lohusa kadınları yalnız bırakmamak, ışıkları sürekli açık tutmak, doğum yapan kadınların yüzünü kırmızı örtüyle örtmek gibi yöntemler uygularlar. Al Karısı'nın erkeklerden korktuğu söylendiği için Anadolu'daki bazı bölgelerde erkekler, yeni doğum yapmış eşlerini yalnız bırakmazlar. Bazı kaynaklarda Al Karısı'nın metallerden korktuğu söylenir. Bu yüzden de ona çuvaldız batırılarak etkisiz hâle getirilebilmektedir.
Al Karısı'nın görünüşü pek çok kültür ve inanış tarafından farklı tarif edilmektedir. Bu yaratıklar dişlektir. Boyu, saçları ve parmakları uzundur. Saçları dağınık, vücudu yağlı ve pistir. El ve ayakları küçüktür. Parmaklarında eklem yeri olmadığı da söylenir. Bazı kaynaklarda saçlarından yılanlar çıkan ve gözleri ateş şeklinde, yarı insan yarı canavar olan, gür ve kabarık saçlı iri bir yaratık olarak geçer. Ayaklarının ters olduğunu da görenler olmuştur. Kimi yerlerde elbisesiz, kiminde kefenli, kiminde ise kırmızı giysili olarak görülmüştür. Al Karısı'nı keçi, tilki, kedi, köpek, buzağı, örümcek gibi farklı hayvan şekillerinde görenler de olmuştur. Hatta Ege Bölgesi'ndeki bazı bölgelerde denizden çıkan ve yalnız bırakılan çocukları çalarak denizin dibine götüren sarışın ve şişman bir kadın olduğu da rivayet edilir. Kimi bölgelerde ise güzel bir kadın olarak anlatılır. Kiminde peri kızları gibi saçları uzun fakat gözleri ürkütücüdür.
Al hastalığının 1-2 gün süren belirtileri vardır. Bu esnada fark edilmezse lohusanın yahut bebeğin ciğerini söker ve çoğunlukla bununla beslenir.
Karanlık odalara geldiğinde yalnız olan lohusa kadına "al" geldiği söylenir. Kadına ağırlık basar ve bu durum "albasması" olarak tanımlanır. Aslında bu duruma neden olan Al cinleridir.
Al Karısı'nın dinimizde yeri olmadığı ama kültürel inançlarımızda güçlü bir yer kapladığı da bazı kaynaklarda geçer.