- Katılım
- 10 May 2023
- Mesajlar
- 513
- Tepki
- 1,293
- Puan
- 90
Queen of Tears
Dizinin konusunu yazmayacağım birçok kişi az çok biliyordur zaten. Oyunculuklar, hikayenin işleyişi, her oyuncunun ayrı hikayesi olması, karakterler falan her şeyiyle harika bir diziydi. Diziden beklentinize göre dizi sıkabilir. Eğer daha böyle güleyim eğleneyim, daha çok başrol çift gösterilsin diğerleri beni ilgilendirmiyor kafasındaysanız bu dizide sıkılırsınız. Ama ben daha derin, farklı farklı hikayeler severim. Her karakterin bir hikayesi olsun izlerim derseniz bu diziye bayılırsınız. Şahsen ben normalde ilk anlattığım tarz dizileri severim ama bu diziyi de çok sevdim. Muhtemelen zaten uzun süredir başlamasını beklediğim ve yan karakterleri oynayan oyuncuları da daha önce bir yerlerde izleyip sevdiğim için bu dizide sıkılmadım aksine keyif aldım karakterlerin hikayelerinden. Komikti çünkü. Dizide ciddi olan 2 hikaye vardı. Biri kötü adam ile kadının hikayesi, diğeri de kim ji won'un hastalığı. Diğer her şey komik anlatılmıştı ve bu yüzden de eğlenceliydi bence. Bir de mesela bir bölümde çok drama bağlansa bile o ağlamalı sahneden hemen sonra eğlenceli bir şeyler gelmesi güzeldi. Çok dramdan içimiz şişmedi. Bu dizinin senaristinin crash landing on you dizisinde de bu olayını sevmiştim.
Ben diziyi sevdim. Siz seversiniz sevmezsiniz orasını bilemem ama romantik dizileri seven herkesin seveceği bir yapım bence (ama ön yargısız bir şekilde diziye başlamanız lazım). Abartıldığı kadar da olan bir diziydi bunu da kabul etmek lazım. Oyuncu kadrosu ve senaristinin birçok hit dizisinin olması falan her şey dizinin popülerliğini etkiledi. Ve tüm bunlara bakarak diziye büyük beklentilerle başladığımız halde dizi bizi hayal kırıklığına uğratmadıysa bu dizinin iyi olduğunu gösterir. He goblin'i geçecek kadar da iyi miydi orası tartışılır. Ama onda da zamanın, sosyal medyanın etkisi büyük. O yüzden o kısmı çok da takmamak lazım bence.
Lovely Runner
Diziye önyargı ile başladım bunu inkar edemem. Sürekli queen of tears ile karşılaştırılıyordu, daha iyi olduğu söyleniyordu ve ben bu yüzden ön yargılıydım diziye. Ama elimden geldiğince objektif olmaya çalışarak izledim diziyi. Sevmedim desem yalan olur. Zaten tam benim seveceğim tarz bir dizi. Diziyi yayınlanırken izlemeye başlamıştım ama başroldeki kadın oyuncunun (kim hye yeon) beni iten bir oyunculuğu var. Ses tonunu sevmiyorum ve oyunculuğunu da sevemiyorum.(kadını gerçek hayatta tatlı buluyorum.) İlk bölümde de daha çok o gösterildiği için ben bölümü 3 farklı zamanda izleyerek zor bitirdim. Sonra da "niye kendimi zorluyorum izlemeyeceğim" deyip bıraktım diziyi. Aylar sonra izleyecek bir şey bulamadığım bir anda "ay hadi övüp duruyorlar bir şans daha vereyim" deyip 2.bölümden devam ettim. Sunjae karakteri gösterilmeye başlayınca dizi içine aldı beni. Sürükledi desem yalan olur. Çok yavaş izledim diziyi. Normalde böyle bir diziyi ben 3 günde falan bitirirdim ama 10 küsür günde ancak bitirmişimdir. Sonlara doğru tekrarlanan şeyler beni sıktı biraz. Diziyi izleten rek şey sunjae karakterinin aşkıydı. İmsol karakteri biraz salaktı bence. Normalde bu tarz zamanda yolculuk yapımlarında yolculuk yapan kişi biraz daha zeki olur doğru kararlar alabilir. İmsol ise inadına yanlış kararlar ile ilerleyen bir karakterdi sanki. Ya da ben karakteri ve oyunculuğu sevmediğimden böyle düşündüm artık bilemeyeceğim. Dizide tek bir hikaye vardı. Yan karakterlerin amacı başrolleri desteklemekti, ayrı ayrı hikayeleri yoktu. Ben sadece başrol odaklı romantik yapımları daha çok severim açıkçası. O yüzden bu olayı sevdim. Dizinin konusu da güzeldi. Sadece artık romantik komedilerde katil, cinayet, suç koymasınlar ya. Bir dönem reenkarnasyon modaydı. Bir dönem psikolojik rahatsızlıklar. Şimdi de bir katil, cinayet, suç olması moda. Romantik komediyi dümdüz romantik komedi yapamıyorlar sanki. Bu dizide konu ona bağlıydı evet. Ama ne bileyim işte sevemiyorum şu olayı ben. Bir de ben olsam o takıntılı adamın olayını çok farklı bağlardım son bölümlerde bir ters köşe yapardım açıkçası. Öyle daha ilginç olurdu ama o zamanda sonu mutlu bitmezdi tabi
Bu diziyi özellikle gençler çok severler. Romantik komedi sevenler de çok severler.
Şimdi karşılaştırmaya gelelim. Öncelikle bu iki dizi ayrı ayrı çok güzel dizilerken neden bu karşılaştırma yapılıyor ben anlamıyorum. İkisi de başarılı oldu. Biri daha dizi başlamadan çok beklentiye girebileceğimiz reklamı iyi yapılan bir diziydi ve ona göre reyting ve sosyal medyada başarı elde etti. Diğeri ise dizi başladıktan sonda konusu ve başrol karakteri ile ilgiyi üzerine çekti ve sosyal medya ile çok popüler oldu ve başarı elde etti. Bana sorsanız lovely runnerın başarısı daha büyük çünkü en başında izleyici kitlesi hazır olan bir yapım değildi. Başroldeki adam çok aşırı popüler biri değil, kadın değil, senarist bilindik biri değil(ben bilmiyorum belki Korede biliniyordur bilemeyeceğim). Yani sadece hikayesi ile kendine izleyici çekip başarılı olmuş bir dizi. Bu açıdan taktir edilmeli. Ancak oyunculuklar, karakter derinlikleri, hikayenin işlenişi, çiftin uyumu açısından queen of tears daha iyiydi. Bir kere daha kaliteli bir dizi çünkü yan karakterler boş değil. Onların da hikayesi var. Daha çok uğraşılmış bir senaryo yani. Oyunculuklar da keza öyle. Diziyi sadece başrol çift için değil diğer karakterler için bile izleyebilirsiniz. Başrol oyuncuları harici akılda kalıcı karakterler, olaylar vardı mesela. (Hala karakteri, hong hae in'in kardeşi karakterinin sahneleri gibi). Lovely runner de başrol çift ve 2.çocuk harici akılda kalabilecek oyuncu yoktu bence. Yine onların sahneleri harici akılds kalıcı bir sahne de yoktu bence (2. Çocuk ile sunjaenin sahneleri eğlenceliydi).
Senaryo-oyunculuklar-oyuncular/karakterler açısından bakarsak Queen of Tears'ın daha iyiydi bence. Ama dizinin gençlik oluşu, cıvıl cıvıl oluşu açısından da lovely runner iyiydi. Kasvetli bir yönü yoktu yani. O açıdan güzedi.
he bir de queen of tearsa klişe deyip eleştirenler var. Klişe olan lovely runnerdı. Evet queen of tears biz Türklere klişe gelir ama Kore dizileri açısından o kadar da klişe değildi bence. Lovely runner ise zamanda yolculuk olayı Korede bir ilk değil. (Twinkling watermelon'u ne çabuk unuttunuz o da daha yeni bir diziydi). He klişe gibi işlenmemişti orası ayrı. Ama romantik sahnelerin neredeyse hepsi klişeydi. Dönme dolaba binmeleri, dönme dolapta öpüşmeleri, adamla kızın sürekli karşılaşması, bir şekilde üst üste düşmeleri, sarhoş olup sırtta taşıma.... daha da var şuan aklıma gelmedi. Romantik komedilerde bu klişeler de olmasa zaten dizi güzel olmaz. (Queen of tearsta da vardı benzerleri. Ama böyle ben klişeyim diye bağırmıyordu bence). O yüzden ben severim bu tarz klişeleri. Ama dediğim gibi birine klişe deyip diğeri orjinalmiş gibi davranmak saçma. İkisinin de klişe olduğu ve olmadığı noktalar var.
Özetle. İkisi de başarılı diziler. Kendi türlerinde kaliteliler de. Bir ödül töreninde biri, diğerinde öbürü ödül alsın ne olacak? Tüm ödüller tek birine gitse diğerine haksızlık olur. Gerek yok bunu tartışmaya. (Tartışmayın deyip başı kendimin çekmesi gibi oldu biraz ama sinir oluyorum bir diziyi överken diğerini yerenlere. Yapmayın bunu.)
Dizinin konusunu yazmayacağım birçok kişi az çok biliyordur zaten. Oyunculuklar, hikayenin işleyişi, her oyuncunun ayrı hikayesi olması, karakterler falan her şeyiyle harika bir diziydi. Diziden beklentinize göre dizi sıkabilir. Eğer daha böyle güleyim eğleneyim, daha çok başrol çift gösterilsin diğerleri beni ilgilendirmiyor kafasındaysanız bu dizide sıkılırsınız. Ama ben daha derin, farklı farklı hikayeler severim. Her karakterin bir hikayesi olsun izlerim derseniz bu diziye bayılırsınız. Şahsen ben normalde ilk anlattığım tarz dizileri severim ama bu diziyi de çok sevdim. Muhtemelen zaten uzun süredir başlamasını beklediğim ve yan karakterleri oynayan oyuncuları da daha önce bir yerlerde izleyip sevdiğim için bu dizide sıkılmadım aksine keyif aldım karakterlerin hikayelerinden. Komikti çünkü. Dizide ciddi olan 2 hikaye vardı. Biri kötü adam ile kadının hikayesi, diğeri de kim ji won'un hastalığı. Diğer her şey komik anlatılmıştı ve bu yüzden de eğlenceliydi bence. Bir de mesela bir bölümde çok drama bağlansa bile o ağlamalı sahneden hemen sonra eğlenceli bir şeyler gelmesi güzeldi. Çok dramdan içimiz şişmedi. Bu dizinin senaristinin crash landing on you dizisinde de bu olayını sevmiştim.
Ben diziyi sevdim. Siz seversiniz sevmezsiniz orasını bilemem ama romantik dizileri seven herkesin seveceği bir yapım bence (ama ön yargısız bir şekilde diziye başlamanız lazım). Abartıldığı kadar da olan bir diziydi bunu da kabul etmek lazım. Oyuncu kadrosu ve senaristinin birçok hit dizisinin olması falan her şey dizinin popülerliğini etkiledi. Ve tüm bunlara bakarak diziye büyük beklentilerle başladığımız halde dizi bizi hayal kırıklığına uğratmadıysa bu dizinin iyi olduğunu gösterir. He goblin'i geçecek kadar da iyi miydi orası tartışılır. Ama onda da zamanın, sosyal medyanın etkisi büyük. O yüzden o kısmı çok da takmamak lazım bence.
Lovely Runner
Diziye önyargı ile başladım bunu inkar edemem. Sürekli queen of tears ile karşılaştırılıyordu, daha iyi olduğu söyleniyordu ve ben bu yüzden ön yargılıydım diziye. Ama elimden geldiğince objektif olmaya çalışarak izledim diziyi. Sevmedim desem yalan olur. Zaten tam benim seveceğim tarz bir dizi. Diziyi yayınlanırken izlemeye başlamıştım ama başroldeki kadın oyuncunun (kim hye yeon) beni iten bir oyunculuğu var. Ses tonunu sevmiyorum ve oyunculuğunu da sevemiyorum.(kadını gerçek hayatta tatlı buluyorum.) İlk bölümde de daha çok o gösterildiği için ben bölümü 3 farklı zamanda izleyerek zor bitirdim. Sonra da "niye kendimi zorluyorum izlemeyeceğim" deyip bıraktım diziyi. Aylar sonra izleyecek bir şey bulamadığım bir anda "ay hadi övüp duruyorlar bir şans daha vereyim" deyip 2.bölümden devam ettim. Sunjae karakteri gösterilmeye başlayınca dizi içine aldı beni. Sürükledi desem yalan olur. Çok yavaş izledim diziyi. Normalde böyle bir diziyi ben 3 günde falan bitirirdim ama 10 küsür günde ancak bitirmişimdir. Sonlara doğru tekrarlanan şeyler beni sıktı biraz. Diziyi izleten rek şey sunjae karakterinin aşkıydı. İmsol karakteri biraz salaktı bence. Normalde bu tarz zamanda yolculuk yapımlarında yolculuk yapan kişi biraz daha zeki olur doğru kararlar alabilir. İmsol ise inadına yanlış kararlar ile ilerleyen bir karakterdi sanki. Ya da ben karakteri ve oyunculuğu sevmediğimden böyle düşündüm artık bilemeyeceğim. Dizide tek bir hikaye vardı. Yan karakterlerin amacı başrolleri desteklemekti, ayrı ayrı hikayeleri yoktu. Ben sadece başrol odaklı romantik yapımları daha çok severim açıkçası. O yüzden bu olayı sevdim. Dizinin konusu da güzeldi. Sadece artık romantik komedilerde katil, cinayet, suç koymasınlar ya. Bir dönem reenkarnasyon modaydı. Bir dönem psikolojik rahatsızlıklar. Şimdi de bir katil, cinayet, suç olması moda. Romantik komediyi dümdüz romantik komedi yapamıyorlar sanki. Bu dizide konu ona bağlıydı evet. Ama ne bileyim işte sevemiyorum şu olayı ben. Bir de ben olsam o takıntılı adamın olayını çok farklı bağlardım son bölümlerde bir ters köşe yapardım açıkçası. Öyle daha ilginç olurdu ama o zamanda sonu mutlu bitmezdi tabi
Bu diziyi özellikle gençler çok severler. Romantik komedi sevenler de çok severler.
Şimdi karşılaştırmaya gelelim. Öncelikle bu iki dizi ayrı ayrı çok güzel dizilerken neden bu karşılaştırma yapılıyor ben anlamıyorum. İkisi de başarılı oldu. Biri daha dizi başlamadan çok beklentiye girebileceğimiz reklamı iyi yapılan bir diziydi ve ona göre reyting ve sosyal medyada başarı elde etti. Diğeri ise dizi başladıktan sonda konusu ve başrol karakteri ile ilgiyi üzerine çekti ve sosyal medya ile çok popüler oldu ve başarı elde etti. Bana sorsanız lovely runnerın başarısı daha büyük çünkü en başında izleyici kitlesi hazır olan bir yapım değildi. Başroldeki adam çok aşırı popüler biri değil, kadın değil, senarist bilindik biri değil(ben bilmiyorum belki Korede biliniyordur bilemeyeceğim). Yani sadece hikayesi ile kendine izleyici çekip başarılı olmuş bir dizi. Bu açıdan taktir edilmeli. Ancak oyunculuklar, karakter derinlikleri, hikayenin işlenişi, çiftin uyumu açısından queen of tears daha iyiydi. Bir kere daha kaliteli bir dizi çünkü yan karakterler boş değil. Onların da hikayesi var. Daha çok uğraşılmış bir senaryo yani. Oyunculuklar da keza öyle. Diziyi sadece başrol çift için değil diğer karakterler için bile izleyebilirsiniz. Başrol oyuncuları harici akılda kalıcı karakterler, olaylar vardı mesela. (Hala karakteri, hong hae in'in kardeşi karakterinin sahneleri gibi). Lovely runner de başrol çift ve 2.çocuk harici akılda kalabilecek oyuncu yoktu bence. Yine onların sahneleri harici akılds kalıcı bir sahne de yoktu bence (2. Çocuk ile sunjaenin sahneleri eğlenceliydi).
Senaryo-oyunculuklar-oyuncular/karakterler açısından bakarsak Queen of Tears'ın daha iyiydi bence. Ama dizinin gençlik oluşu, cıvıl cıvıl oluşu açısından da lovely runner iyiydi. Kasvetli bir yönü yoktu yani. O açıdan güzedi.
he bir de queen of tearsa klişe deyip eleştirenler var. Klişe olan lovely runnerdı. Evet queen of tears biz Türklere klişe gelir ama Kore dizileri açısından o kadar da klişe değildi bence. Lovely runner ise zamanda yolculuk olayı Korede bir ilk değil. (Twinkling watermelon'u ne çabuk unuttunuz o da daha yeni bir diziydi). He klişe gibi işlenmemişti orası ayrı. Ama romantik sahnelerin neredeyse hepsi klişeydi. Dönme dolaba binmeleri, dönme dolapta öpüşmeleri, adamla kızın sürekli karşılaşması, bir şekilde üst üste düşmeleri, sarhoş olup sırtta taşıma.... daha da var şuan aklıma gelmedi. Romantik komedilerde bu klişeler de olmasa zaten dizi güzel olmaz. (Queen of tearsta da vardı benzerleri. Ama böyle ben klişeyim diye bağırmıyordu bence). O yüzden ben severim bu tarz klişeleri. Ama dediğim gibi birine klişe deyip diğeri orjinalmiş gibi davranmak saçma. İkisinin de klişe olduğu ve olmadığı noktalar var.
Özetle. İkisi de başarılı diziler. Kendi türlerinde kaliteliler de. Bir ödül töreninde biri, diğerinde öbürü ödül alsın ne olacak? Tüm ödüller tek birine gitse diğerine haksızlık olur. Gerek yok bunu tartışmaya. (Tartışmayın deyip başı kendimin çekmesi gibi oldu biraz ama sinir oluyorum bir diziyi överken diğerini yerenlere. Yapmayın bunu.)
