Ü
Üye silindi 192
Türkiye'nin üçüncü dünya ülkesi olduğunu artık kimse inkar edemez sanırım ama bu yeni mi yoksa zaten hep mi öyleydik?
TW: Bu olayda cinayet, cinsel şiddet, cinsel saldırı ve vahşet gibi konular yer almaktadır, cinayetin bir diğer adı da Junko Furuta'nın cinayetine çok fazla benzediği için "Junko Cinyetinin Türkiye Versiyonu" olarak da geçer. Hassas bünyesi olan kişilerin kesinlikle okumaması tavsiye edilir.
İnsanlar Türkiye'nin güvenli, Türk insanının da çok yardımsever ve iyi kalpli olduğunu söylerler hep fakat hiçkimse geçmişteki gibi kötü yönlere asla ışık tutmaz, sürekli bir güzelleme görüyor bu ülke fakat olaylar çok farklı.
Yıl 1998'i gösteriyordu, Yeşilyurt ailesi orta durumlu, iki kızı da öğretmen olan bir ailelerdi ve kızlarını çok seviyorlardı ayrıca onlarla gurur duyuyorlardı çünkü kızları çok çalışkan ve iyi kalpli kimselerdi. Serpil Yeşilyurt, Hanım Yeşilyurt ve Şengül Yeşilyurt bir gün köylerindeki bir kına gecesine gittiler, evleri yürüme mesafesi kadar olduğundan araba kullanmadan yürüyerek meydana vardılar. Kısa süre sonra Serpil Yeşilyurt annesine eve gitmek istediğini söyledi ama kız kardeşi biraz daha kalmak istedi bu sebeple anneleri Hanım Yeşilyurt küçük kardeşin kalmasına izin verip büyük kızı ile evin yolunu aldı, işte olaylar tam olarak burada başlıyor. Yine yürüyerek dönen anne kızın yanına siyah bir araba yaklaştı, hava karanlıktı ve ikisi de pek bir şey anlamadılar lakin arabadan çıkan 4 genç erkek ikisini de zorla arabalarına bindirdiler ve ormanlık yoluna girmeye başladılar. Anne Hanım Yeşilyurt çocuklara empati yapmaları için ailelerini anlatıyor ve onları bırakmaları için yalvarıyordu, o sırada öğretmen Serpil Yeşilyurt titreyerek ağlıyordu. Erkek çocukları Hanım Yeşilyurt yalvardıkça daha çok gülüyorlar ve küfürler ediyorlardı, araba alkol ve tiner koktuğundan Hanım Yeşilyurt iyice korkmaya başlamıştı ama pes etmiyordu. Bir süre sonra bu yalvarmalardan sıkılan çocuklar arabayı ormanda bir yere çektiler ve Hanım Yeşilyurt ve Serpil Yeşilyurt'u birbirine sarılmış vaziyette dışarı çıkardılar, ne olduğunu anlamayan Hanım Yeşilyurt arabada zaten çocuklardan birinden kafasına bira şişesi nedeniyle yara almışken aniden en büyük olan suçlu kadını dövmeye başladı ve diğerlerine Serpil Yeşilyurt'u bağlayıp gelerek ona yardım etmelerini istedi. Hanım Yeşilyurt 4 kişiden dayak yemeye, tekmelenmeye başlamıştı ve bilinci yavaş yavaş kapanıyordu, daha sonra bu 4 kişi Hanım Yeşilyurt'a Serpil Yeşilyurt'un gözünün önünde defalarca kez sırayla tecavüz ettiler ve başta boynundan olmak üzere defalarca bıçaklardılar, Hanım Yeşilyurt'un bilinci kapanınca onu orada bırakıp Serpil Yeşilyurt'u alarak oradan uzaklaştılar.
Serpil Yeşilyurt'u alıp kaçan 4 çocuk sırasıyla 15-16-16-17 yaşlarındaydılar hatta birisi hapisten yeni çıkmıştı. 2 kilometre kadar sonra bu 4 kişi kadını dışarı çıkardılar ve dövmeye başladılar, daha sonra elbiselerini çıkarıp sırayla tecavüz ettiler, karnına tekme ve yumruklar attılar, kafasına bastılar ve genç kadını 90 yerinden bıçakladılar, bir de yaralarının üzerine işediler. Bu sırada Serpil Yeşilyurt'un bilinci tamamen açıktı, annesi bıçak darbelerini hissetmemişti ama Serpil her şeyi hissediyordu. Artık ölmeyi dileyen genç kadın 2 saat boyunca bu şekilde işkence gördükten sonra hâlâ bilinci açıkken bu 4 çocuk gözlerini oydular, göğüslerini çizip meme uçlarını kestiler ve kadını orada bırakıp kaçtılar. Köydeki kişiler Serpil Yeşilyurt'u bulamayınca "Sevgilisi ile kaçmıştır" diye düşündüler lakin sonraki gün Hanım Yeşilyurt'un işkenceden moraran vücudu yoğun bakımda bulundu, Hanım Yeşilyurt hayata tutunmuştu ve sürüne sürüne bir ev bularak yardım istedi, uzun süre boyunca yoğun bakımda kaldı. Bu 4 suçlu 15 yaşındaki suçlunun kendini ifşa etmesi sonucu bulundu, hapisten yeni çıkan 16 yaşındaki diğer suçlu genç kadını bıraktıkları yeri polislere gösterdi ve ceset öyle bir haldeydiki polisler gözlerine inanamadılar. 4 gün sonra cesedi bulunan Serpil Yeşilyurt morga götürüldü ve 4 suçlu yakalandı. Bu cinayeti işlemelerinin nedenini "Hapisten yeni çıkmıştım, 'bana karı lazım ama taptaze bir kan istiyorum, ****** istemiyorum' diyince arkadaşlar ile yolda bir araba çalıp karşımıza çıkan ilk uzun saçlı kişiyi kaçırdık fakat bu kişi erkek çıkınca onu da dövüp sokağın kenarına attık. Daha sonra üst sokağa girdik ve onları görüp arabaya aldık, kendimizde değildik ama her şeyi hâlâ daha hatırlıyoruz." şeklinde gazetelere anlattılar ve bu suçluların aileleri hiçbir şey yokmuş gibi çocuklarını savundular, üstüne üstlük 15 yaşındaki suçlunun ailesi Hanım Yeşilyurt'un yaşaması için yardım ettiklerini anlatan bir yalan söylediler ama Hanım Yeşilyurt bilinci tekrar açıldığında hiçkimsenin yanında olmadığını söyleyip yalan hikayeyi çürüttü.
Suçlular yaşlarından ötürü 14'er yıl ceza aldılar fakat daha sonraki yıllarda çıkan kamuoyunda "Rahşan Affı" olarak da bilinen "Şartlı Salıverme Yasası’ndan" yararlanarak cezaları 7 yıla düştü. 2005 yılı civarında dışarı çıkan suçlulardan daha önce ceza evine giren kişi tekrar birini bıçakladı bu sefer bu dava tekrar gündeme geldi ve hepsine o zamanki yaşları kadar ceza verildi. Şu anda hepsi aramızda sanki hiçbir şey olmamış gibi, masum bir cana kıymamışlar gibi dolaşıyorlar ve tabiki de hiçbir şey değişmedi o zamandan bu zamana kadar. Anne Hanım Yeşilyurt defalarca kez intihar etmeye çalıştı ve rehabilitasyon merkezlerine gitti, vücudunun özellikle de boyun bölgesinin bir kısmını kullanamıyor ve bıçaklandığı gözünü kullanamıyor. Bugün Serpil öğretmenden kalan son şeyler ise kına gecesinde yediği çikolatanın kutusu ve öğrencileri oldu...
Bu ülke hiçbir zaman Finlandiya gibi huzurlu, insanların birbirine saygı duyduğu, küçüğün büyüğün birbirini her daim sevdiği suçsuz bir yer olmadı. Araplar kendi ülkelerindeki akıl almaz olayları savunup ülkelerini övünce şaşıran bizler ise yıllarca kendimizi "biz yardımsever, iyi kalpli insanlara sahip bir ülkeyiz, ne olursa olsun kimse birbirine zarar vermez" diyerek avutuyoruz ama herkes içten içe biliyorki hiçbir zaman bir Finlandiya gibi herhangi bir konuda örnek bir ülke olmadık ve bunları anlatan herkese "Batı yalakası, Amerika kölesi, vatan haini" dedikçe de bu saatten sonra da asla olamayacağız.
Canımız, öğretmenimiz Serpil Yeşilyurt'u anıyor ve Allah'tan rahmet diliyoruz, ışıklar içinde uyu, seni seviyoruz
TW: Bu olayda cinayet, cinsel şiddet, cinsel saldırı ve vahşet gibi konular yer almaktadır, cinayetin bir diğer adı da Junko Furuta'nın cinayetine çok fazla benzediği için "Junko Cinyetinin Türkiye Versiyonu" olarak da geçer. Hassas bünyesi olan kişilerin kesinlikle okumaması tavsiye edilir.
İnsanlar Türkiye'nin güvenli, Türk insanının da çok yardımsever ve iyi kalpli olduğunu söylerler hep fakat hiçkimse geçmişteki gibi kötü yönlere asla ışık tutmaz, sürekli bir güzelleme görüyor bu ülke fakat olaylar çok farklı.
Yıl 1998'i gösteriyordu, Yeşilyurt ailesi orta durumlu, iki kızı da öğretmen olan bir ailelerdi ve kızlarını çok seviyorlardı ayrıca onlarla gurur duyuyorlardı çünkü kızları çok çalışkan ve iyi kalpli kimselerdi. Serpil Yeşilyurt, Hanım Yeşilyurt ve Şengül Yeşilyurt bir gün köylerindeki bir kına gecesine gittiler, evleri yürüme mesafesi kadar olduğundan araba kullanmadan yürüyerek meydana vardılar. Kısa süre sonra Serpil Yeşilyurt annesine eve gitmek istediğini söyledi ama kız kardeşi biraz daha kalmak istedi bu sebeple anneleri Hanım Yeşilyurt küçük kardeşin kalmasına izin verip büyük kızı ile evin yolunu aldı, işte olaylar tam olarak burada başlıyor. Yine yürüyerek dönen anne kızın yanına siyah bir araba yaklaştı, hava karanlıktı ve ikisi de pek bir şey anlamadılar lakin arabadan çıkan 4 genç erkek ikisini de zorla arabalarına bindirdiler ve ormanlık yoluna girmeye başladılar. Anne Hanım Yeşilyurt çocuklara empati yapmaları için ailelerini anlatıyor ve onları bırakmaları için yalvarıyordu, o sırada öğretmen Serpil Yeşilyurt titreyerek ağlıyordu. Erkek çocukları Hanım Yeşilyurt yalvardıkça daha çok gülüyorlar ve küfürler ediyorlardı, araba alkol ve tiner koktuğundan Hanım Yeşilyurt iyice korkmaya başlamıştı ama pes etmiyordu. Bir süre sonra bu yalvarmalardan sıkılan çocuklar arabayı ormanda bir yere çektiler ve Hanım Yeşilyurt ve Serpil Yeşilyurt'u birbirine sarılmış vaziyette dışarı çıkardılar, ne olduğunu anlamayan Hanım Yeşilyurt arabada zaten çocuklardan birinden kafasına bira şişesi nedeniyle yara almışken aniden en büyük olan suçlu kadını dövmeye başladı ve diğerlerine Serpil Yeşilyurt'u bağlayıp gelerek ona yardım etmelerini istedi. Hanım Yeşilyurt 4 kişiden dayak yemeye, tekmelenmeye başlamıştı ve bilinci yavaş yavaş kapanıyordu, daha sonra bu 4 kişi Hanım Yeşilyurt'a Serpil Yeşilyurt'un gözünün önünde defalarca kez sırayla tecavüz ettiler ve başta boynundan olmak üzere defalarca bıçaklardılar, Hanım Yeşilyurt'un bilinci kapanınca onu orada bırakıp Serpil Yeşilyurt'u alarak oradan uzaklaştılar.
Serpil Yeşilyurt'u alıp kaçan 4 çocuk sırasıyla 15-16-16-17 yaşlarındaydılar hatta birisi hapisten yeni çıkmıştı. 2 kilometre kadar sonra bu 4 kişi kadını dışarı çıkardılar ve dövmeye başladılar, daha sonra elbiselerini çıkarıp sırayla tecavüz ettiler, karnına tekme ve yumruklar attılar, kafasına bastılar ve genç kadını 90 yerinden bıçakladılar, bir de yaralarının üzerine işediler. Bu sırada Serpil Yeşilyurt'un bilinci tamamen açıktı, annesi bıçak darbelerini hissetmemişti ama Serpil her şeyi hissediyordu. Artık ölmeyi dileyen genç kadın 2 saat boyunca bu şekilde işkence gördükten sonra hâlâ bilinci açıkken bu 4 çocuk gözlerini oydular, göğüslerini çizip meme uçlarını kestiler ve kadını orada bırakıp kaçtılar. Köydeki kişiler Serpil Yeşilyurt'u bulamayınca "Sevgilisi ile kaçmıştır" diye düşündüler lakin sonraki gün Hanım Yeşilyurt'un işkenceden moraran vücudu yoğun bakımda bulundu, Hanım Yeşilyurt hayata tutunmuştu ve sürüne sürüne bir ev bularak yardım istedi, uzun süre boyunca yoğun bakımda kaldı. Bu 4 suçlu 15 yaşındaki suçlunun kendini ifşa etmesi sonucu bulundu, hapisten yeni çıkan 16 yaşındaki diğer suçlu genç kadını bıraktıkları yeri polislere gösterdi ve ceset öyle bir haldeydiki polisler gözlerine inanamadılar. 4 gün sonra cesedi bulunan Serpil Yeşilyurt morga götürüldü ve 4 suçlu yakalandı. Bu cinayeti işlemelerinin nedenini "Hapisten yeni çıkmıştım, 'bana karı lazım ama taptaze bir kan istiyorum, ****** istemiyorum' diyince arkadaşlar ile yolda bir araba çalıp karşımıza çıkan ilk uzun saçlı kişiyi kaçırdık fakat bu kişi erkek çıkınca onu da dövüp sokağın kenarına attık. Daha sonra üst sokağa girdik ve onları görüp arabaya aldık, kendimizde değildik ama her şeyi hâlâ daha hatırlıyoruz." şeklinde gazetelere anlattılar ve bu suçluların aileleri hiçbir şey yokmuş gibi çocuklarını savundular, üstüne üstlük 15 yaşındaki suçlunun ailesi Hanım Yeşilyurt'un yaşaması için yardım ettiklerini anlatan bir yalan söylediler ama Hanım Yeşilyurt bilinci tekrar açıldığında hiçkimsenin yanında olmadığını söyleyip yalan hikayeyi çürüttü.
Suçlular yaşlarından ötürü 14'er yıl ceza aldılar fakat daha sonraki yıllarda çıkan kamuoyunda "Rahşan Affı" olarak da bilinen "Şartlı Salıverme Yasası’ndan" yararlanarak cezaları 7 yıla düştü. 2005 yılı civarında dışarı çıkan suçlulardan daha önce ceza evine giren kişi tekrar birini bıçakladı bu sefer bu dava tekrar gündeme geldi ve hepsine o zamanki yaşları kadar ceza verildi. Şu anda hepsi aramızda sanki hiçbir şey olmamış gibi, masum bir cana kıymamışlar gibi dolaşıyorlar ve tabiki de hiçbir şey değişmedi o zamandan bu zamana kadar. Anne Hanım Yeşilyurt defalarca kez intihar etmeye çalıştı ve rehabilitasyon merkezlerine gitti, vücudunun özellikle de boyun bölgesinin bir kısmını kullanamıyor ve bıçaklandığı gözünü kullanamıyor. Bugün Serpil öğretmenden kalan son şeyler ise kına gecesinde yediği çikolatanın kutusu ve öğrencileri oldu...
Bu ülke hiçbir zaman Finlandiya gibi huzurlu, insanların birbirine saygı duyduğu, küçüğün büyüğün birbirini her daim sevdiği suçsuz bir yer olmadı. Araplar kendi ülkelerindeki akıl almaz olayları savunup ülkelerini övünce şaşıran bizler ise yıllarca kendimizi "biz yardımsever, iyi kalpli insanlara sahip bir ülkeyiz, ne olursa olsun kimse birbirine zarar vermez" diyerek avutuyoruz ama herkes içten içe biliyorki hiçbir zaman bir Finlandiya gibi herhangi bir konuda örnek bir ülke olmadık ve bunları anlatan herkese "Batı yalakası, Amerika kölesi, vatan haini" dedikçe de bu saatten sonra da asla olamayacağız.
Canımız, öğretmenimiz Serpil Yeşilyurt'u anıyor ve Allah'tan rahmet diliyoruz, ışıklar içinde uyu, seni seviyoruz