I
Ikiryō
Hazret-i İsa (a.s.) sanki kendisini bir arslan kovalıyormuş gibi canhıraş bir şekilde kaçıyordu. Adamın biri, bu hâle hayret ederek ardından koştu ve şöyle seslendi:
“–Hayrola, ürkütülmüş bir kuş gibi çırpına çırpına niçin ve nereye kaçıyorsun? Arkanda kimse yok!”
İsa -aleyhisselâm- o kadar hızlı koşuyordu ki, acelesinden adamın suâline cevap veremedi. Onun bu şekilde kaçışını merak eden adam, nihayet ona yaklaştı ve tekrar sordu:
“–Ey Rûhullah! Senin bu kaçışın benim için bir muammâ oldu! Kimden kaçıyorsun?”
Bunun üzerine Hazret-i İsa;
“–Ahmaktan kaçıyorum ahmaktan!.. Git bana mâni olma ki, kendimi kurtarayım!..” diye karşılık verdi.
Bu sefer adam;
“–Sen nefesi ile körlerin ve sağırların şifâ bulduğu «Mesîh» değil misin?” diye ona mûcizelerini hatırlattı ve bu kaçışın hikmetini sordu.
İsa -aleyhisselâm-;
“–Evet ben İsm-i Âzam’ı sağır ve köre okudum; onlar iyileştiler. Ölüye okudum, dirildi.
Fakat o duâyı bir ahmağın kalbine şefkat ve merhametle binlerce defa okuduğum hâlde fayda vermedi. O ahmak, katı bir taş kesildi; lâkin ahmaklığından vazgeçmedi. Çorak bir kum oldu da, ondan bir ot bile bitmedi!” dedi.
Bu sözleri duyan adamın hayreti daha da arttı ve merakla Hazret-i İsa’ya sordu:
“–İsm-i Âzam bu kadar şeye tesir edip şifâ verdiği hâlde niçin ahmaklığa tesir edememiştir? Hâlbuki diğerleri de bir hastalıktır; onlara devâ olup da buna olamayışının sebeb-i hikmeti ne olabilir?”
İsa -aleyhisselâm- cevap verdi:
“–Ahmaklık, kahr-ı ilâhî olan bir hastalıktır. Diğerleri ise körlük gibi kahr-ı ilâhîye uğramayan ibtilâlardır. İbtilâ da bir hastalıktır; ancak sadece mübtelâsına acınır. Ahmaklığa gelince o da bir hastalıktır, lâkin ekseriyâ başkasını yaralar ve zarar verir.”
“–Hayrola, ürkütülmüş bir kuş gibi çırpına çırpına niçin ve nereye kaçıyorsun? Arkanda kimse yok!”
İsa -aleyhisselâm- o kadar hızlı koşuyordu ki, acelesinden adamın suâline cevap veremedi. Onun bu şekilde kaçışını merak eden adam, nihayet ona yaklaştı ve tekrar sordu:
“–Ey Rûhullah! Senin bu kaçışın benim için bir muammâ oldu! Kimden kaçıyorsun?”
Bunun üzerine Hazret-i İsa;
“–Ahmaktan kaçıyorum ahmaktan!.. Git bana mâni olma ki, kendimi kurtarayım!..” diye karşılık verdi.
Bu sefer adam;
“–Sen nefesi ile körlerin ve sağırların şifâ bulduğu «Mesîh» değil misin?” diye ona mûcizelerini hatırlattı ve bu kaçışın hikmetini sordu.
İsa -aleyhisselâm-;
“–Evet ben İsm-i Âzam’ı sağır ve köre okudum; onlar iyileştiler. Ölüye okudum, dirildi.
Fakat o duâyı bir ahmağın kalbine şefkat ve merhametle binlerce defa okuduğum hâlde fayda vermedi. O ahmak, katı bir taş kesildi; lâkin ahmaklığından vazgeçmedi. Çorak bir kum oldu da, ondan bir ot bile bitmedi!” dedi.
Bu sözleri duyan adamın hayreti daha da arttı ve merakla Hazret-i İsa’ya sordu:
“–İsm-i Âzam bu kadar şeye tesir edip şifâ verdiği hâlde niçin ahmaklığa tesir edememiştir? Hâlbuki diğerleri de bir hastalıktır; onlara devâ olup da buna olamayışının sebeb-i hikmeti ne olabilir?”
İsa -aleyhisselâm- cevap verdi:
“–Ahmaklık, kahr-ı ilâhî olan bir hastalıktır. Diğerleri ise körlük gibi kahr-ı ilâhîye uğramayan ibtilâlardır. İbtilâ da bir hastalıktır; ancak sadece mübtelâsına acınır. Ahmaklığa gelince o da bir hastalıktır, lâkin ekseriyâ başkasını yaralar ve zarar verir.”