- Katılım
- 11 May 2023
- Mesajlar
- 712
- Tepki
- 2,103
- Puan
- 113
Geldik part 2'ye... Ama buna başlamadan önce part 1'e eklemeyi unuttuğum bazı şeylerden bahsetmek istiyorum:
Amber Heard'e ait bir ses kaydında Heard şöyle diyor: "Hadi çık da, 'Ben Johnny Depp, bir erkek olarak aile içi şiddet mağduruyum' de, bakalım hakim ve jüriler sana ne tepki verecek?"
Tam çevirisi bu olmasa da siz konuyu anladınız.
Bu ses kaydı beni o kadar tiksindirdi ki... Bunun eşini dövüp dövüp "sıkıyosa git polise şikayet et bak ne yapıyorum sana" tribine giren şiddet faili, kadın düşmanı, AYIIII OĞLU AYIIII bir erkekten ne farkı var şimdi? Resmen erkeksin sen rezil olursun diyerek psikolojik şiddet uygulamaya çalışmış ve kendini haklı çıkarmak için çabalamadan önce Depp'i susturmaya odaklanmış. Depp'in "erkeklik gururu"na güvenerek iş yapmış yani - ki bu da ayrı komedi. Toplumsal cinsiyet rollerinin olumsuzluklarının karşımıza bu şekilde çıkması zaten ironik bir şekilde komik ama dünyaca ünlü bir Hollywood starından çıkması daha da komik. Bir önceki başlıkta da dediğim gibi, gerçekten şiddet mağduru olan kadınların verdiği savaşı çıkarların için kullanmak insanlığa sığıyor mu ya? Şu cümle yüzünden Heard'e gerçekten çok sinirlendim ama objektif kalmaya çalışacağım yine de.
Bir de Depp'in Heard'e hiç bakmaması var. Bir ses kaydına göre Depp ve Heard'ün son görüşmesinde, Depp "Bu gözleri bir daha asla göremeyeceksin," diyor ve gerçekten de dava boyunca bile asla kadının gözlerine bakmıyor. Ben tanışma hikayelerinin anlatıldığı kısmı dinlerken de Depp'in Heard'ü gerçekten sevdiğine ikna olmuştum açıkçası. Ama bu durumu gördükten sonra Depp'e bir tık üzüldüm, ne yalan söyleyeyim. Sevdiği kadınla şu duruma düşmüş olması onda biraz travma (?) olmuş gibi. Travma olmadıysa bile derin bir iz bırakmış diyebiliriz.
NOT: İlk bölümün başlarında tanışma hikayelerini ikisi de detaylıca anlatıyor ve Heard bu kısımda gayet samimi ve rol yapmıyor gibi geldi bana. İkisinin de bu ilişkiye severek başladığını ama sonralarda ne olduysa bir şeylerin alt üst olduğunu, buna rağmen Depp'in bir süre daha ilişkiyi kurtarmak adına uğraştığını ama belki de bu çabaya kendini tamamen vermediğinden Heard'ün içindeki son bağların da bu aşamada koptuğunu düşünüyorum.
Şimdi 2. bölüme geçebiliriz.
Not kısmında da dediğim gibi, Heard bilindik doğruları söylerken çok normal konuşuyor. Gayet de sizin bizim gibi. Mesela "Şu tarihte şuradaydık," falan derken gayet normal ama iş aralarında geçen bir diyalogu anlatmaya geldiğinde böyle bir drama sahnesi izliyor gibi oluyorsunuz. Depp olayı anlatırken gayet normal anlatıyor. Kelimeleri kullanamadığı ya da kullanmayı tercih etmediği yerde (mesela Heard'ün ona yumruk attığını anlatırken) o da oyunculuğa bürünüyor biraz ama bunu yerinde kullandığı anlaşılıyor. "Heard bana vurdu," demek onun için zor geliyor olabilir diye düşündüm açıkçası, yani abartı bulmadım bu jest ve mimikleri, sonuçta fiziksel şiddet görmüş ve bu yönden mağdur. Ama yine de bir film sahnesi izliyor hissi uyandırdığını da inkar edemem.
Depp'in şiddet gördüğünün kanıtlarından biri olan alkol şişesi kırma olayı... Depp'in olayı anlatırken zorlandığı bariz ortada. Ama o gün Heard'den kaçabilmek için kendini 9 farklı banyo ve odaya kilitlediğini, ancak Heard'ün bağırmaları kesildikten sonra odadan çıkabildiğini anlatması beni üzdü - ki Heard'ün bunu inkar etmiyor olması da Depp'in güvenilirliğini artırıyor gibiydi. Sonrasında Depp odadan çıkıp bara geliyor ve kendine alkol alacakken Heard geliyor, kavga ediyorlar. Heard alkol şişesini elinden alıp ikisinin arasına/Depp'e doğru (ikisi farklı beyanlar sunuyor bu noktada) fırlatıyor. İlk alkol şişesinde sorun yok ama ikinci kez yaşanıyor bu ve ikincisinde Depp'in parmağının ucu kopuyor. Baya baya kesilmiş gitmiş parmağın ufak bir kısmı. Depp'in doktorunun beyanına göre de, adam eve gelir gelmez "Parmağı bulun, belki kurtarabiliriz," demiş yanındakilere. Son durumdan emin değilim ama ciddi hasar aldığı ortada - ki evin her yeri kan içindeydi. Ayrıca Heard'ün o şişeyi tam olarak nereye fırlattığı da belli değil ve genelde cinayet/yaralama davalarında şişenin düştüğü yer failin amacını belli etmeye yarar. Örneğin birine bıçakla saldırmışsanız ve (atıyorum) eline saplamışsanız öldürme niyetiniz olmadığı anlaşıldığından yaralama suçundan yargılanırsınız. Ama diyelim ki bıçağı kalbe çok yakın bir yere sapladınız ve adam ölmedi ama yaralandı, bu sefer kalbe yakın yeri hedeflediniz diye öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanırsınız. Ölseydi zaten öldürme suçundan... Umarım anlatabilmişimdir.
Bu noktadan sonra Heard, belgeseldeki iddiaya göre (çünkü bu kısıma ilişkin videoları belgesele koymamışlar) alkol şişelerinden biriyle Depp'in cinsel saldırısına maruz kalmış. Bu olayın başını anlatırken (Depp boğazımı sıktı falan diyordu) beyanları beni biraz şüpheye düşürmüştü açıkçası ama bir şey dikkatimi çekti, Depp çok sakin bir şekilde suyundan (?) falan içiyordu ve soğukkanlı görünüyordu. Acaba bu cinsel saldırıya yönelik beyanlar sunulurken de böyle miydi diye düşündüm istemsizce. Çünkü eğer bu bir yalansa, tüm dünyayla paylaşılan bir davada üzerime böyle bir iftira atılması beni çok sinirlendirirdi diye düşünüyorum. Mesela ben sakin kalamazdım. O kısımlar yayınlanmadığından başka yorum yapamıyorum ama bu soru benim aklımda kaldı bir süre.
Bu beyanlardan sonra kamuoyu, genel olarak Heard'e çok inanmamış gibiydi. Çünkü cinsel saldırı mağduru olanlar, yani GERÇEK mağdurların beyanlarına göre Heard'ün ifadelerinde anlattıklarıyla uyumsuz noktalar vardı. Yani gerçek mağdurlar için durum şöyle bir şeydi: Diyelim ki siz bir kitap okudunuz ve bu kitap sizi o kadar etkiledi ki, noktasına virgülüne kadar her kısmını ezbere biliyorsunuz ve unutmanız mümkün değil. Sonra biri çıkıp bu kitabı bildiğini iddia ederek size kitapla ilgili bir şeyleri ballandıra ballandıra anlatıyor ama kitabı noktasına kadar bildiğiniz için söylediği şeylerin kitapla uyuşup uyuşmadığını anlayabiliyorsunuz. Anladığım kadarıyla gerçek mağdurların tepkisi tam olarak bu yöndeydi ve gerçekten yaşadıkları korkunç bir şeyi, tabiri caizse dramatize eden bir kadını izlemek zorunda kalmak onları epey öfkelendirdi. Eğer Heard'ün bu anlattıkları gerçekten yalansa, açıkçası ben bu durumda en çok gerçek şiddet mağdurlarına üzüldüm.
Bu arada, Depp'in ablası da tanıklık yapmış ve Depp'in çocukluğunu falan anlatmış. (NOT: Ablasıyla Depp'in hal ve hareketleri ne kadar benziyor öyle, şok oldum görünce...) Sanıyorum burada amaç Depp'in uyuşturucu sorununu aklamaya yönelikti, çünkü Heard'ün tarafı genelde bu bilgi üzerinden savunma yapıp sürekli suçu Depp'in alkol veya uyuşturucu almasına atıyorlardı. Ama Depp tarafı çok iyi bir stratejiyle, onların aleyhe kullanacakları şeyi kendileri kabul ederek jürinin gözünde "dürüst adam" imajı çizmişler. Depp'in avukatlarının yanında 6-7 ay çalışsam bana yeter diye düşündüm, öyle diyeyim arkadaşlar. Avukatlar baya iyi.
Ha tabii Depp'in ve ablasının anlattıkları ne kadar doğru bilemem ama doğruysa beni biraz üzdü bu durum. Çünkü Depp korkunç bir ailede büyümüş ve uyuşturucuya annesi yüzünden, daha çocukken başlamış. Resmen büyüdüğü aile içinde de istismar edilmiş yani. O yüzden bu anlatılanlar benim içime dokunmadı desem yalan olur.
Gelelim tazminat mevzusuna. Burada Depp'in avukatlarından olan bir kadın baya iyi sıkıştırdı Heard'ü aslında. Söylenilenlere göre, Heard boşanma dolayısıyla 7 milyon dolar tazminat almış ve 2018'de katıldığı bir programda paranın tümünü bağışladım, demiş. Zaten evlilik öncesi sözleşmeyi kabul etmediği gibi evlilik sonrası sözleşme yapmayı da kabul etmemiş ve bu yüzden "Bana güvenmiyor musun?" diyerek çok fazla kavga çıkarmış Heard. E jürinin gözünde "Heard para peşindeymiş," algısı yapıldıktan sonra tabii ki tazminatı ne yaptığı hakkında üzerine çok gelinecekti. Ama işin ilginci şu: Heard önce bağışladım diyor, sonra Depp'in avukatı bağışlanmadığını kanıtlayınca da "vaat ettim" diyor. Avukat "Bağış ve vaat aynı şey değil," diye ısrar edince de "Ben ikisini aynı anlamda kullanırım," diyerek üsteliyor ve soruları her ne kadar avukat sorsa da cevapları hep jürilere dönerek veriyor. Bu durum da epey dikkat çekmiş, çünkü anlaşılan o ki, Heard bu konuda jüriyi ikna edebilmek için tüm ilgiyi kendine çekmeye çalışıyordu. Etkili konuşma sanatından, ikna için göz teması kurduğu bir sürece evrilmiş yani bu durum.
Sonrasında internette baya dalga konusu oluyor tabii, bu ikisi aynı anlama gelmez diye. Ama bazı insanlar ikisinin aynı anlamda kullanıldığı örnekler buluyorlar ve sanırım "vaat" kelimesinin anlamlarından biri, bu durumda biraz terim görevi görüyor. Yine de, bu konuda haklı olsa bile, tazminatının tamamını değil, çok çok az bir miktarını "vaat" ettiği anlaşılıyor. Bu da kendisi için büyük bir dezavantaj oluyor tabii.
Belgeselin son bir bölümü kaldı. Onu da en kısa zamanda yorumlayacağım. Güzel dilekleriniz ve beğenileriz için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bu partı, belgeselden çok sevdiğim bir cümle ile bitirmek istiyorum:
"Basit bir nedenden ötürü ikisinin de güvenilirliğini ölçmek zor: Çünkü ikisi de oyuncu."
That's it. Gerçekten tüm davanın özeti.
Amber Heard'e ait bir ses kaydında Heard şöyle diyor: "Hadi çık da, 'Ben Johnny Depp, bir erkek olarak aile içi şiddet mağduruyum' de, bakalım hakim ve jüriler sana ne tepki verecek?"
Tam çevirisi bu olmasa da siz konuyu anladınız.
Bu ses kaydı beni o kadar tiksindirdi ki... Bunun eşini dövüp dövüp "sıkıyosa git polise şikayet et bak ne yapıyorum sana" tribine giren şiddet faili, kadın düşmanı, AYIIII OĞLU AYIIII bir erkekten ne farkı var şimdi? Resmen erkeksin sen rezil olursun diyerek psikolojik şiddet uygulamaya çalışmış ve kendini haklı çıkarmak için çabalamadan önce Depp'i susturmaya odaklanmış. Depp'in "erkeklik gururu"na güvenerek iş yapmış yani - ki bu da ayrı komedi. Toplumsal cinsiyet rollerinin olumsuzluklarının karşımıza bu şekilde çıkması zaten ironik bir şekilde komik ama dünyaca ünlü bir Hollywood starından çıkması daha da komik. Bir önceki başlıkta da dediğim gibi, gerçekten şiddet mağduru olan kadınların verdiği savaşı çıkarların için kullanmak insanlığa sığıyor mu ya? Şu cümle yüzünden Heard'e gerçekten çok sinirlendim ama objektif kalmaya çalışacağım yine de.
Bir de Depp'in Heard'e hiç bakmaması var. Bir ses kaydına göre Depp ve Heard'ün son görüşmesinde, Depp "Bu gözleri bir daha asla göremeyeceksin," diyor ve gerçekten de dava boyunca bile asla kadının gözlerine bakmıyor. Ben tanışma hikayelerinin anlatıldığı kısmı dinlerken de Depp'in Heard'ü gerçekten sevdiğine ikna olmuştum açıkçası. Ama bu durumu gördükten sonra Depp'e bir tık üzüldüm, ne yalan söyleyeyim. Sevdiği kadınla şu duruma düşmüş olması onda biraz travma (?) olmuş gibi. Travma olmadıysa bile derin bir iz bırakmış diyebiliriz.
NOT: İlk bölümün başlarında tanışma hikayelerini ikisi de detaylıca anlatıyor ve Heard bu kısımda gayet samimi ve rol yapmıyor gibi geldi bana. İkisinin de bu ilişkiye severek başladığını ama sonralarda ne olduysa bir şeylerin alt üst olduğunu, buna rağmen Depp'in bir süre daha ilişkiyi kurtarmak adına uğraştığını ama belki de bu çabaya kendini tamamen vermediğinden Heard'ün içindeki son bağların da bu aşamada koptuğunu düşünüyorum.
Şimdi 2. bölüme geçebiliriz.
Not kısmında da dediğim gibi, Heard bilindik doğruları söylerken çok normal konuşuyor. Gayet de sizin bizim gibi. Mesela "Şu tarihte şuradaydık," falan derken gayet normal ama iş aralarında geçen bir diyalogu anlatmaya geldiğinde böyle bir drama sahnesi izliyor gibi oluyorsunuz. Depp olayı anlatırken gayet normal anlatıyor. Kelimeleri kullanamadığı ya da kullanmayı tercih etmediği yerde (mesela Heard'ün ona yumruk attığını anlatırken) o da oyunculuğa bürünüyor biraz ama bunu yerinde kullandığı anlaşılıyor. "Heard bana vurdu," demek onun için zor geliyor olabilir diye düşündüm açıkçası, yani abartı bulmadım bu jest ve mimikleri, sonuçta fiziksel şiddet görmüş ve bu yönden mağdur. Ama yine de bir film sahnesi izliyor hissi uyandırdığını da inkar edemem.
Depp'in şiddet gördüğünün kanıtlarından biri olan alkol şişesi kırma olayı... Depp'in olayı anlatırken zorlandığı bariz ortada. Ama o gün Heard'den kaçabilmek için kendini 9 farklı banyo ve odaya kilitlediğini, ancak Heard'ün bağırmaları kesildikten sonra odadan çıkabildiğini anlatması beni üzdü - ki Heard'ün bunu inkar etmiyor olması da Depp'in güvenilirliğini artırıyor gibiydi. Sonrasında Depp odadan çıkıp bara geliyor ve kendine alkol alacakken Heard geliyor, kavga ediyorlar. Heard alkol şişesini elinden alıp ikisinin arasına/Depp'e doğru (ikisi farklı beyanlar sunuyor bu noktada) fırlatıyor. İlk alkol şişesinde sorun yok ama ikinci kez yaşanıyor bu ve ikincisinde Depp'in parmağının ucu kopuyor. Baya baya kesilmiş gitmiş parmağın ufak bir kısmı. Depp'in doktorunun beyanına göre de, adam eve gelir gelmez "Parmağı bulun, belki kurtarabiliriz," demiş yanındakilere. Son durumdan emin değilim ama ciddi hasar aldığı ortada - ki evin her yeri kan içindeydi. Ayrıca Heard'ün o şişeyi tam olarak nereye fırlattığı da belli değil ve genelde cinayet/yaralama davalarında şişenin düştüğü yer failin amacını belli etmeye yarar. Örneğin birine bıçakla saldırmışsanız ve (atıyorum) eline saplamışsanız öldürme niyetiniz olmadığı anlaşıldığından yaralama suçundan yargılanırsınız. Ama diyelim ki bıçağı kalbe çok yakın bir yere sapladınız ve adam ölmedi ama yaralandı, bu sefer kalbe yakın yeri hedeflediniz diye öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanırsınız. Ölseydi zaten öldürme suçundan... Umarım anlatabilmişimdir.
Bu noktadan sonra Heard, belgeseldeki iddiaya göre (çünkü bu kısıma ilişkin videoları belgesele koymamışlar) alkol şişelerinden biriyle Depp'in cinsel saldırısına maruz kalmış. Bu olayın başını anlatırken (Depp boğazımı sıktı falan diyordu) beyanları beni biraz şüpheye düşürmüştü açıkçası ama bir şey dikkatimi çekti, Depp çok sakin bir şekilde suyundan (?) falan içiyordu ve soğukkanlı görünüyordu. Acaba bu cinsel saldırıya yönelik beyanlar sunulurken de böyle miydi diye düşündüm istemsizce. Çünkü eğer bu bir yalansa, tüm dünyayla paylaşılan bir davada üzerime böyle bir iftira atılması beni çok sinirlendirirdi diye düşünüyorum. Mesela ben sakin kalamazdım. O kısımlar yayınlanmadığından başka yorum yapamıyorum ama bu soru benim aklımda kaldı bir süre.
Bu beyanlardan sonra kamuoyu, genel olarak Heard'e çok inanmamış gibiydi. Çünkü cinsel saldırı mağduru olanlar, yani GERÇEK mağdurların beyanlarına göre Heard'ün ifadelerinde anlattıklarıyla uyumsuz noktalar vardı. Yani gerçek mağdurlar için durum şöyle bir şeydi: Diyelim ki siz bir kitap okudunuz ve bu kitap sizi o kadar etkiledi ki, noktasına virgülüne kadar her kısmını ezbere biliyorsunuz ve unutmanız mümkün değil. Sonra biri çıkıp bu kitabı bildiğini iddia ederek size kitapla ilgili bir şeyleri ballandıra ballandıra anlatıyor ama kitabı noktasına kadar bildiğiniz için söylediği şeylerin kitapla uyuşup uyuşmadığını anlayabiliyorsunuz. Anladığım kadarıyla gerçek mağdurların tepkisi tam olarak bu yöndeydi ve gerçekten yaşadıkları korkunç bir şeyi, tabiri caizse dramatize eden bir kadını izlemek zorunda kalmak onları epey öfkelendirdi. Eğer Heard'ün bu anlattıkları gerçekten yalansa, açıkçası ben bu durumda en çok gerçek şiddet mağdurlarına üzüldüm.
Bu arada, Depp'in ablası da tanıklık yapmış ve Depp'in çocukluğunu falan anlatmış. (NOT: Ablasıyla Depp'in hal ve hareketleri ne kadar benziyor öyle, şok oldum görünce...) Sanıyorum burada amaç Depp'in uyuşturucu sorununu aklamaya yönelikti, çünkü Heard'ün tarafı genelde bu bilgi üzerinden savunma yapıp sürekli suçu Depp'in alkol veya uyuşturucu almasına atıyorlardı. Ama Depp tarafı çok iyi bir stratejiyle, onların aleyhe kullanacakları şeyi kendileri kabul ederek jürinin gözünde "dürüst adam" imajı çizmişler. Depp'in avukatlarının yanında 6-7 ay çalışsam bana yeter diye düşündüm, öyle diyeyim arkadaşlar. Avukatlar baya iyi.
Ha tabii Depp'in ve ablasının anlattıkları ne kadar doğru bilemem ama doğruysa beni biraz üzdü bu durum. Çünkü Depp korkunç bir ailede büyümüş ve uyuşturucuya annesi yüzünden, daha çocukken başlamış. Resmen büyüdüğü aile içinde de istismar edilmiş yani. O yüzden bu anlatılanlar benim içime dokunmadı desem yalan olur.
Gelelim tazminat mevzusuna. Burada Depp'in avukatlarından olan bir kadın baya iyi sıkıştırdı Heard'ü aslında. Söylenilenlere göre, Heard boşanma dolayısıyla 7 milyon dolar tazminat almış ve 2018'de katıldığı bir programda paranın tümünü bağışladım, demiş. Zaten evlilik öncesi sözleşmeyi kabul etmediği gibi evlilik sonrası sözleşme yapmayı da kabul etmemiş ve bu yüzden "Bana güvenmiyor musun?" diyerek çok fazla kavga çıkarmış Heard. E jürinin gözünde "Heard para peşindeymiş," algısı yapıldıktan sonra tabii ki tazminatı ne yaptığı hakkında üzerine çok gelinecekti. Ama işin ilginci şu: Heard önce bağışladım diyor, sonra Depp'in avukatı bağışlanmadığını kanıtlayınca da "vaat ettim" diyor. Avukat "Bağış ve vaat aynı şey değil," diye ısrar edince de "Ben ikisini aynı anlamda kullanırım," diyerek üsteliyor ve soruları her ne kadar avukat sorsa da cevapları hep jürilere dönerek veriyor. Bu durum da epey dikkat çekmiş, çünkü anlaşılan o ki, Heard bu konuda jüriyi ikna edebilmek için tüm ilgiyi kendine çekmeye çalışıyordu. Etkili konuşma sanatından, ikna için göz teması kurduğu bir sürece evrilmiş yani bu durum.
Sonrasında internette baya dalga konusu oluyor tabii, bu ikisi aynı anlama gelmez diye. Ama bazı insanlar ikisinin aynı anlamda kullanıldığı örnekler buluyorlar ve sanırım "vaat" kelimesinin anlamlarından biri, bu durumda biraz terim görevi görüyor. Yine de, bu konuda haklı olsa bile, tazminatının tamamını değil, çok çok az bir miktarını "vaat" ettiği anlaşılıyor. Bu da kendisi için büyük bir dezavantaj oluyor tabii.
Belgeselin son bir bölümü kaldı. Onu da en kısa zamanda yorumlayacağım. Güzel dilekleriniz ve beğenileriz için de ayrıca teşekkür ediyorum. Bu partı, belgeselden çok sevdiğim bir cümle ile bitirmek istiyorum:
"Basit bir nedenden ötürü ikisinin de güvenilirliğini ölçmek zor: Çünkü ikisi de oyuncu."
That's it. Gerçekten tüm davanın özeti.